harakiri'nin görkemli yaşamı


Benim birader Facebook'ta kapağı "işte gerçek çılgın proje" diye paylaşmış. Türkiye'de her dergi çılgın projedir zaten. Bu sağlam kadrolu proje fazladan eski yaraları da deşiyor.

Biz mizah dergisi okuyarak büyüdük; ama çizgiroman dergisi okuyarak büyüyemedik. Türkiye'de hiç kimse yapamadı bunu. Ara ara açılanlar kelebek ömürleri yaşadı. Yıllara meydan okuyan, geleneği olan, kendi çizerini yetiştiren, kuşakları aynı sayfada buluşturan bir dergi bizde de tutsun. Su aksın yolunu bulsun artık.

Harakiri'nin de yolu açık olsun, uzun olsun.

PS: Kutlukhan Perker'in zamanında Vedat Özdemiroğlu'nun "Vedat Bey'in Görkemli Hayatı"na çizdiği kapağın çeşitlemesini ilk Harakiri'ye yaptığı da gözümden kaçmadı. Peki nerede Vedat Bey? Gönül onu da bu kadroda istiyor.

gazeteci düğünü



Kolombiya nere İngiltere nere? Düğünden sekiz gün evvel, Espectador'un ön sayfası Kate ile William'ın "gerçek aşkının" hizmetinde. O da öyle bir paçavraymış işte deyip geçmeyin, 90'larda dünyanın en iyi gazeteleri arasında gösteriliyormuş.

Toplu histeri böyle bir şey. Bütün dünya basını bir düğün için çıldırdı. İngiltere'de yazılıp çizilenler zaten akla hayale sığmıyor. Sonuç: Ülke ikiye ayrıldı; töreni seyredecekler ve "düğünle işim olmaz arkadaş" diyenler. Tabii bir de ele güne posta koyup çaktırmadan televizyon başına çökenler var.

En doğal hakları, ne isterlerse yapsınlar. Ama bir gazeteci "bana ne lan elalemin düğününden" dedi mi olmuyor. Sana neyse, yapma bu işi. Sade vatandaş değilsin, işin haber vermek; düğünle ilgilenmesen de, bu işe kimin nasıl yaklaştığına, kimin kendinden nasıl geçtiğine bakmak; yeni teknolojiler nasıl kullanılıyor, bir fikir sahibi olmak.

Seçimleri, savaşları da takip etme o zaman. Kaldı ki düğünü de seyrediyorsun zaten!

hoşçakal 25



Kıbrıs’ta askerlik yaparken Nisan ayında 40 dereceyi görmüştüm. Değil koşmak, sürünmek, adım atmakta bile zorlanıyorduk. Neyse ki emir geldi de kamuflajın en üst düğmesini açabildik.

Yine Nisan, ama şimdi Amsterdam… Bu defa 25 derece. “Çok soğuk olacak, gün yüzü görmeyeceksiniz” baskısından mı nedir, Kıbrıs kadar sıcak geliyor. Üstelik görünmez bir yerden emir gelmiş olmalı ki, ahali anında kışlıkları kaldırdı; şort, tişört ve parmak arası terlikler kullanıma sokuldu. Evin karşısında, kanal kenarında güneşlenenler var. Çatısız evlerin damları zaten dolu.

Bir de denize girenler var tabii. Buraların Hürriyet’i De Telegraaf manşetinden bayram ediyor mesela. 25 derece. Sonrası malum: Hollandalı güzeller sahillerde sere serpe. Yalnız şaka değil…

Bir haftadır durum buydu. Yarın gidiyormuş bu havalar. Yazık.

at gözlüğü, çakma lejyoner sarkozy ve jeff abimiz...



Italyan Il Ore’nin pazar dergisi Domenica, at gözlüğü nedir merak edenlere kapak hazırlamış, gayet güzel. İtalya’nın yüz yılı bilimden nasipsiz geçti, diyorlar. Esquire’in Mayıs kapağında Jeff Bridges... Bu abi düz duvarın önünde bile güzel durur ama tipografiyle şahane uyum yakalamışlar. Bloomberg Businessweek’in ufak yazılı kapağı Japonya’dan bir diriliş hikâyesi anlatıyor. Sport’ta Guardiola ile Mourinho üzerinden malum melek-şeytan hikâyesi var. Hollanda dergisi Intermediair “internet üzerinde hiçbir şey gizli kalmaz” derken derdini gayet net koyuyor ortaya, ki isabetli. Solcu İngiliz New Statesman ile düz İngiliz Economist ise liderleri karikatürize etmiş. Statesman Manet resminden gidiyor; Economist ise Ishtar havası yakalamış. Çakma lejyoner Sarkozy’e aman dikkat; gününüzü şenlendirebilir.






hayali cemaatler



İspanya işte böyle bir ülke. Kral’ın kupasına Kastilyalılar sahip çıktı; Katalanlar da gıcıklık olsun diye istedikleri şampiyonluğu kazanamadan evlerine döndü.

Maçın yorumunu nereden okuyacaksınız? İki ayrı gazeteye bakın, kafanız karışır. Barcelona’nın bir numaralı gazetesi La Vanguardia, Katalan evlatlarını teselli peşinde; Kral’ın sesi ABC ise tabii ki şampiyonluğu kutluyor. Asi gana el Madrid… 37 sene sonra finalde Barcelona’yı yenmişler… Eh, Madrid yenmiş yani. Manchester United’ı geçip Şampiyonlar Ligi’ni kazansalar bu kadar sevinmezler. Tabii Katalan gazeteleri için de aynı şey geçerli.

Bir ülke iki basın… Bir de başka bir coğrafyada iki devlet bir milletli bir versiyon var; ama onlar da futbol maçı oldu mu çok seviyorlar birbirleriyle küfürleşmeyi. Bazen sağlam bir ayna oluyor futbol; ne yansıyorsa oradan, millet meselesi odur. “Hayali cemaatler” diye diye gençliğimizi çürüten Benedict Anderson’a duyurulur!



eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...