başkalarının hayatları

Murat Gülsoy’un yeni romanı Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet’ten önceki postlardan birinde bahsetmiştim (şurada). Bugün yayımlanan Hürriyet Cumartesi için Gülsoy'la bir mini röportaj da yaptık (şurada okuyabilirsiniz). 

Başkasının zihnine girmenin, orada yaşamanın mümkün olup olmadığını konuştuk (mümkün değil elbette ama ne muhteşem olurdu).

Kimsenin bana sorduğu yok ama fırsat olsa zihnine girip birkaç gün kalmak istediğim bir iki insan var; ben de onları not düşeyim. 

Daniel Pennac: Dünyanın en tatlı ailesinin, Malaussène’lerin maceralarını artık yazmıyor Pennac. Aile, yazarın zihninin bir yerinde yaşamaya devam ediyordur muhtemelen. Hem Pennac’ın eserlerindeki teklifsiz, dolaysız hümanizmin nereden ilham aldığını da görmüş olurdum (Tesadüf, daha önceki Murat Gülsoy postunda da yine Pennac geçmişti). 

Lawrence Block: Aynı sebepten… Bernie Rhodenbarr’ın yeni maceralarını okumak için Block’un zihnine girerdim (diyecektim tam, biraz karıştırdım emin olmak için ve voilà! Bir Rhodenbarr polisiyesi daha çıkmış ya 2013’te… ‘The Burglar Who Counted the Spoons’. İlaç gibi geldi. Block’u tanımayanlara, tanısa da ‘Hırsız’ serisini okumayanlara ‘Mondrian Gibi Resim Yapan Hırsız’ı özellikle öneririm. 

Bu arada, Oğlak Yayınları basmaz mı acaba bu yeni ‘Hırsız’ı?

Bir de Umberto Eco’nun zihninde dolaşmak isterdim… Bütün o manastırları, mezarlıkları, adaları, ormanları, müzeleri, binaları, vadileri, ovaları, kentleri, köyleri, koridorları, mahzenleri, kuyuları, kütüphaneleri, karargâhları, postaneleri, katedralleri, şapelleri, sinagogları, yani aklıma gelen gelmeyen her yeri Eco’nun zihninde yaşattığı, keyfimce bir daha görmek isterdim. Artık mümkün değil. 

Kitap okuyoruz işte bu yüzden. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...