Dün Yunanistan sınırında göçmenlere karşı insanlık suçları işlenirken, Türkiye’de kalbi göçmenlere karşı nefretle dolmuş binlerce, belki yüz binlerce insan “defolsunlar, dönüşleri olmasın”; Yunanistan’dakilerse “gelmesinler, fena olur” diye isterik çığlıklar atarken; bizdeki iktidar “şu kadar göçmen sınırı geçti” diye sürekli el yükseltir, çaresiz insanları rakama ve politik bir hamleye indirgerken; Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin hakikaten zorluklarla kabul ettiği milyonlarca insanın belki binde birini bile topraklarına katiyen istemezken ve bu eski kıtanın çok göç vermiş halklarını bir panik dalgası kaplamışken; bu arada, hükümetler arasında bir oyunda piyona dönüştürülmüş çoluk çocuk göçmenler sınırlarda perişan olurken, yaralanırken, alabora olurken, ölürken; gündem Avrupa’ya sığınmak isteyen göçmenlerin göz yaşları ve onları ne burada ne orada istemeyen insanların nefretiyle dolmuşken…
Bir küçük Avrupa haberi de araya sıkışmıştı.
Şöyle diyordu BBC Türkçe’deki haberin başlığı: Lüksemburg, bugünden itibaren ücretsiz toplu taşıma hizmeti veren ilk ülke oldu.
Artık bu minik ülkenin 600 binlik nüfusuna, her sene ülkeyi ziyaret eden 1.2 milyonluk turiste ve komşu Fransa, Belçika, Almanya gibi ülkelerden her gün giriş yapan yaklaşık 200 bin kişiye toplu taşıma bedava.
Ne güzel. İnsanlığın en güzel düşlerinden biri hayata geçmiş. Medeniyet bu seviyeye gelmiş işte, ne mutlu. Avrupa’nın tam da göbeğinde, Avrupa Birliği’nin kurumlarına ev sahipliği yapan bu masal ülkesinde tam da Avrupa idealine yakışır bir an…
Ama…
Haberin -belki söylemek zorunda olmadığı için- söylemediklerine gelelim. Lüksemburg Büyük Dükalığı, dünyanın en zengin halkının yaşadığı ülke. Ayrıma dikkat! Dünyanın en zengin ülkesi değil; dünyanın en zengin insanlarının yaşadığı ülke de değil. Dünyanın en zengin halkının yaşadığı ülke.
Lüksemburg toplumunun kişi başına milli geliri 113 bin doların üstünde. Bu kategoride açık ara önde. Düşünün, ikinci sıradaki İsviçrelilerinki 83 bin küsur dolar. Az buz değil; Lüksemburglular’da muazzam para var.
Bu minicik ülkenin bir özelliği de trafiği. Eh, normal değil mi? Bu kadar para kazanınca, herkes kendi arabasına biniyor. Kimse işe toplu taşımayla gitmiyor. Ne o öyle, işçi sınıfı falan gibi. Hem de Lüksemburg’da.
İşler iyice sarpa sarınca, trafik de içinden çıkılmaz hale gelince, buna bağlı sorunlar artınca, verim düşünce; düşünmüş taşınmış Avrupa’nın bu zengin devletinin yetkilileri; toplu taşımayı ücretsiz yapmışlar. Zengin vatandaşlarını özendirmek için.
Yani dünyanın ilk tüm ülkede ücretsiz toplu taşıma hizmetinin sebebi aşırı zenginlik. Fakirlik değil. Devletin topladığı vergiyi hizmete çevirmesi değil. Dümdüz zenginlik.
Avrupa’nın kapısına yığılan göçmenler işte bu zenginliği tehdit ediyor. Lüksemburg ve İsviçre’nin başı çektiği, dünyanın en zengin halklarının yaşadığı ülkeler sıralamasına devam edelim. Norveç üçüncü, İrlanda dördüncü, İzlanda altıncı, Danimarka dokuzuncu, Hollanda on birinci, İsveç on ikinci, Avusturya on üçüncü, Finlandiya on dördüncü, Almanya on altıncı, Belçika on sekizinci, Fransa yirminci… Bu arada, Libya’dan gelen göçmen dalgasıyla hızla ırkçılığa savrulan İtalya yirmi altıncı; sınırına yığılan göçmenlere ateş eden Yunanistan kırkıncı; biz ise yetmişinciyiz (Kaynak şurada).
Her bir göçmen bu nefis ortalamanın düşmesi demek. Bu masal ülkelerinde yaşanan bu güzel düşlerin ertelenmesi demek.
“Lüksemburg, ücretsiz toplu taşımaya geçen ilk ülke oldu” haberinin yapılamaması demek.
İşte o yüzden sınırını kurşunla, hırsla savunuyor Avrupa. En çok da, İtalya ve Yunanistan gibi tampon ülkelerin arkasına saklanmış Merkez Avrupa. Tanımını, idealini Lüksemburg’un ücretsiz trenlerinde, tramvaylarında bulan Avrupa.
Avrupa, bu yeni göçmenleri o trenlerde ücretsiz taşımak istemiyor. Bu trenlerde alın teriyle çalışmalarını bile istemiyor. Çünkü şimdi vatandaş olmuş halihazırdaki göçmenlerinin teriyle, o göçmenlerin ülkelerinden çok zaman önce yağmaladıkları hammaddelerin ateşiyle, bu arada elbette kendi emekleriyle de, o tramvay sistemini üretmişler. Yeterli görüyorlar.
Trenlerini yeni göçmen adaylarına karşı, insanlık suçu derdine bile düşmeden savunuyorlar.
PS: Unutmadan bir not: Ücretsiz toplu taşımaya, birinci mevki dahil değil. O kadar da değil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?