can yücel'den bunu beklemezdim



Nefes almak için birkaç "gerçek" Can Yücel dizesi okuyun önden; çünkü sonradan asabınız bozulabilir.


"Bileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri,
Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman'dan sonra
Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
Başımızda pirensip sahibi bir başçavuş.
Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz...

Bi sen eksiktin ayışığı
Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!"

Şimdi gelelim esas mevzuya:

Birtakım insanlar hislenip (belki de hislenmeyip) bi gayret kolpa şiirler yazıyorlar. Elalemin şiirine kolpa demek ayıp belki ama böyle söylememin bir sebebi var. Şiirlerinin ne kadar berbat olduğunu onlar da bildiğinden kendi adlarını kullanmıyorlar; daha da beteri, şiirin altına, imza niyetine -niyeyse- tanıdık bildik şairlerin adını çakıyorlar.

İşin tuhafı, millet de yiyor bunu.

Benim gördüğüm bu sahte şiir piyasasının iki lideri Can Yücel ve Nazım Hikmet. Özdemir Asaf ve Necip Fazıl Kısakürek de ön sıralarda.

Facebook’ta gördüğüm son örnek Can Yücel’e mal edilmiş. Canınız sıkılmazsa, buyurun (imlâyı düzeltmedim):

“Neden hayatında biri yok diye soranLara,: Hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya on dakika, onbeş dakika, yirmi dakika beklersiniz geLmez. Bu arada başka aLternatiflerde geçer ama binmezsiniz. Nede oLsa "beklemişsinizdir o kadar" boşa gitsin istemezsiniz. Sormayın artık bana.! Herhangi biriyle değil, beklediğime “değecek” olanla devam etmeliyim bu yola!.. Durakta yaşLanmak oLsada işin ucunda..”

Şiir, “benzer” Can Yücel şiirleri gibi Şiir Ekspresi isimli bir sayfada sergileniyor. Sayfanın on bine yakın hayranı var. Söylemeye gerek var mı; onlarca insan “liked this;” bir o kadarı da Can Baba’nın ne kadar iyi şair olduğuna dair yorum yapmış. Eh, Can Baba yazdı mı böyle yazar!

Benzer bir hadiseyi –ama çok daha üst makamlarda geçenini- Balçiçek Pamir’in bir köşe yazısından hatırlıyorum. Yazıda AKP'nin eski İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Can Yücel’in çok sevdiği bir şiirini çerçeveletip dostlarına dağıttığını okuyoruz. Bu dostların arasında Başbakan Erdoğan da var. Müezzinoğlu’nun anlattığına göre, Başbakan şiiri çok sevip duvarına asmak istiyor; üstüne bir de şöyle diyor: “Hayret Can Yücel’den bunu beklemezdim.”

Balçiçek Pamir, şairin Datça’daki ailesini arayıp, işin aslını (yani bu şiirin tabii ki Yücel’e ait olmadığını) öğrenmiş. Başbakan’ın bunlardan haberi olup olmadığını, ya da şiiri halen duvarında tutup tutmadığını bilmiyorum. Ama yazar ve şairlerle kahvaltı düzenlediğine, üstelik orada Oğuz Atay’a kadar alıntı yapa yapa konuştuğuna göre, herhalde hatasından dönmüştür. En azından buna inanmak istiyorum.

Sabrı olanlar söz konusu şiiri aşağıda okuyabilir. Pamir’in yazısına da şuradan ulaşabilirsiniz.

“Farkında olmalı insan/Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı./ Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen/ Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli/ Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda, bir metrekarelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli./Şu çok geniş görünen dünyanın ahirete nispetle anne karın gibi olduğunu fark etmeli./Henüz bebekken “Dünya benim” dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların “Her şeyi bırakıp gidiyorum işte” dercesine apaçık kaldığın fark etmeli./ Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli./ Azrailin her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli/ Yaratılmışların en güzeli olduğunu, fark etmeli ve ona göre yaşamalı/ Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli/ Evinde kedi, köpek beslediği halde, çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli/ Eşine seni çok seviyorum demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü…/Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli./ Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli/Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını, 60-70 yıl sonra sigara yüzünden Azrail’e soba borusu gibi teslim etmenin emanete hıyanet sayılacağını fark etmeli/ 63 yıldır hiç karnı doymayan bir Peygamber’in ümmeti olarak beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli. İnsan fark etmeli ki./ Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti, yarın meçhuldür/ O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.”

1 yorum:

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...