risk budur


Kılıçdaroğlu’nu da Başkaban Erdoğan’ı da Ali Kırca karşısında izledim. İkisinden de yeni bir şey duymuş sayılmam. Aklımda sadece –herhalde herkes gibi- Erdoğan’ın Kırca’yı “bu nasıl soru” diye azarlaması, Kılıçdaroğlu’nun ise bazı bazı verdiği siyaseten naif cevaplar kaldı.

Bu söyleşilerden çıkardığım tek sonuç şu: Ayrı ayrı seyretmek yetmez, rakipleri birbirlerine cevap yetiştirirken görmek gerekir. Kılıçdaroğlu, bugüne kadar Deniz Baykal’ın da sıklıkla gündeme getirdiği gibi, bir açık oturum istediğini dillendiriyor; Başbakan ise “üzerimden prim yapmalarına izin vermem” diyor.

Bu prim meselesi artık can sıkıcı bir hâl aldı. Siyaset sonuçta performans ve inandırıcılık meselesi. Bu performansı da Erdoğan’ın pek sevdiği deyimle, bindirilmiş kıtaların anlamadan dinlemeden bağırdığı, her söylenene he dediği mitinglere bakarak anlamak mümkün değil. Karşı karşıya gelmeleri şart. Yoksa neyi nasıl ölçeceğiz? İngiltere eski Başbakan’ı Gordon Brown kaybettiği seçim öncesi televizyon turlarında resmen harcanmıştı. Ama bu riski almamak aklına bile gelmedi.

Risk yoksa oy da olmasın. Neden kimse bastırmıyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...