köşesizlik endişesi

Uzmanlık alanı üzerine görüşlerini paylaşanları seviyorum. "Bu onun konusu, ne demiş acaba" diye twitter'da kovaladığım insan çok.

Beğendiği, kıymet verdiği şeyleri paylaşanlara da bayılıyorum. Hele yağmur gibi yağmayıp, her gördüklerini değil, gerçekten önemsediklerini anlatanlar, gösterenler, link verenler... Yeni şeyler için gözümü açıyor onlar. Keşfettiriyorlar, ne güzel. 

Ama sosyal medyayla ortaya çıkan bir tür var ki, katlanamıyorum. Gelişen her mevzuya bir tırnak atanlar, gündemin hiçbir halinden eksik kalmayanlar, saniyesinde görüş üretenler... Bir insanın bu kadar çok fikri olabilir mi? Hadi, üstün bir beyinle karşı karşıyayız diyelim, bir fikir bu kadar hızlı şekillenir mi?

Hükümet, barış, savaş, PKK, uluslararası ilişkiler, tıp, hukuk, bilişim, magazin, diziler, her şey... Her şey hakkında konuşuyorlar. Üstelik başkalarını dinlemiyorlar. Sadece konuşuyorlar. Arkadaşlık, tanışıklık belasına kaçamıyorsun da (bir de sürekli mızmızlanan, ilenen, kötüleyen tipler var ki, daha da beter.)

Memleketin en çok ve düzenli şekilde topa tutulan esnafı köşe yazarları. Eskiden görüş bildirsin diye para ödenen bu insanlara yönelik tepkiyi samimi zannederdim. Değilmiş. Meğer çoğu insan, kendi görüşlerini bu şekilde üzerimize yığamadıkları için kızıyormuş yazarlara. Dertleri köşesizlikmiş. 

Yarın yine yeni bir olay gelişecek. Hiç yoktan atıp tutmaya, ilenmeye başlayacaklar. Kendi köşelerini yazacaklar. Sonra dönüp yine köşe yazarlarına bok atacaklar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...