bugün iyi ki buradaydınız



Dün semt pazarı Albert Cuyp’ta dolaşırken, bir spor dükkânının önünde ben yaşlarda bir kadının en fazla sekizinde görünen bir oğlana boks çalıştırdığını gördüm. Çocukta eldiven vardı, kadın ellerine boks idmanlarında kullanılan o standart darbe karşılayıcılardan (elbette başka bir ismi vardır) takmıştı. 

Bir kadının bir çocuğa boks öğretmesine ilk defa rastlıyordum (gerçi nerede rastlayacağım) ama yadırgamadım. Bilakis hoşuma gitti. Kadınlar sporda erkekleri, erkek öğretmenler kadar yarışçı yetiştirmiyor. Bir iki istisna biliyorum, kaideyi bozmuyorlar, o yüzden burada anmaya gerek yok.


Kafamda çocuğun gayretli yumruklarını taşıyarak, tezgâhların yarısından çoğunun yerinde yeller estiği pazarın ucuna dek yürüdüm. O an tam da bu ifadeyi düşünüyordum. Rüzgâr çıkmıştı, boşluğu yel dolduruyordu. “Ne güzel lafmış ‘yerinde yeller esmesi’ dedim”, cuk oturmuş. 


Son tezgâhta çok ucuza avokado bulup, bir kesekâğıdı dolusu aldım. Tezgâhlar azalınca haliyle pazarın sesi de azalmıştı. Balıkçıların müşterilerinden nasiplenen gri balıkçıllar ve martılar da azalmıştı. Sanki bambaşka bir zamandan gelmiş ve niyeyse bu pazarın ortasına düşmüş gibi yanıbaşınızda birdenbire beliren ilginç tipler azalmıştı. Özlemişim onları. Kılık kıyafetlerinden hal ve tavırlarına her şeyleri farklıdır. Bazen bir filme, belki bizzat kendilerinin bir karakter olarak oynadıkları filme yetişiyormuş gibi hızlı hızlı yürürler. Bazen de artık ne film ne sinema kalmış, oyunculukta son fırsatlarını tüketmiş gibi yavaş yavaş, sallana sallana pazarın içinde dönüp dururlar. Şimdi hepten ortada yoklar. 


Bu virüsün bize ettiği bir de bu var işte. Dünyada bakacak şeyleri azalttı. İlhamı, büyüyü azalttı. Eh, bizi de azalttı demek ki. 


Dönüp geldiğimde kadınla çocuk halen çalışıyordu. Çocuk gözlerinin etrafına bir şal bağlamıştı. Kadının belki de biraz kandırmacalı komutlarına uyarak, görmeden hamle yapmaya uğraşıyordu. Hızlıydı. 


Onlara minnetle baktım; “İyi ki siz bugün buradaydınız” diye geçirdim içimden. “İzini sürecek bir an bıraktınız.”


Resim Edward Hopper'ın

3 yorum:

  1. harika. ellerinize sağlık. körlük gibi bir şey değil mi en sonunda, yaşadığımız? hele de böyle dışarıda, hayatı, insanları, yüzleri, detayları, jestleri, edaları vantuz gibi izleyen, onları içine dolduran, onlardan kendine yollar bulan, bakmakta idmanlı, görmeye istekli bir kısım için?

    YanıtlaSil
  2. Epey zaman sonra bir ufak güncellemeyle cevap vereyim: Geçen zaman içinde pazara birkaç defa daha gittim. Sonuncusunda bir resmigeçit gibi yollara dökülmüştü 'bizimkiler' .
    Attila İlhan 'artık kalbimi susturamıyorum' der, onlar da artık kendilerini tutamamışlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. harika:) bahara, yeni-eski hayata edilmiş bir dua gibi okudum, kabul edilmiş olsun.

      Sil

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...