Meksika çöllerindeki şairleri… Tatlı tesadüfleri. Ev içlerini. Bazen çok çileli olan yazma sürecini. Azalmayı… Sinemadan eve dönerken tenha sokaklarda gördüğüm sürprizli insanları. Takım elbiseli ve rasta saçlı aile babasını. Sıradanlığa izin vermeyen o Venezuelalı kadını. Bir gece yağmur altında diz üstü bilgisayarını açıp çalışan o dünyadışı kadını. Minik insanları. Bağ kurucularını, tesadüf avcılarını. Tüm büyülü gerçekçilik duraklarını. Birikerek ilerleyen hikâyeleri. Katmanları. Katları. “Bunu şimdi kim okusun” hikâyelerini. Elimizde ne kaldı ki demeyenleri. Yan masalardan gelenleri. Gelip masamıza oturanları…
Evet, hepsini. Her zaman, hepsini...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?