Schiphol Havaalanı... İstanbul'dan dört beş saat öncesi, döner kapının önünde durmuş sigara içiyorum.
Dalgın dalgın geleni geçeni seyrederken, neşeli bir delikanlı yanaşıyor. Arnavut olduğunu söylüyor -niyeyse-, birazdan uçağına binip gidecekmiş. Bozuk param varsa rica ediyor. Kahve içecek.
İçsin tabii. Ceplerimi karıştırıyorum. İki euro çıkıyor. Uzatıyorum.
Alıyor ama beğenmiyor parayı. Bildiğin dudak büküyor.
"Kahve 2.2 euro, dostum."
"Peki," diyorum. "20 centim yok." Aramızda, çok ayıp etmişim, hukukumuzu bozmuşum gibi bir hava...
Omuz silkip gidiyor.
Dalgın dalgın geleni geçeni seyrederken, neşeli bir delikanlı yanaşıyor. Arnavut olduğunu söylüyor -niyeyse-, birazdan uçağına binip gidecekmiş. Bozuk param varsa rica ediyor. Kahve içecek.
İçsin tabii. Ceplerimi karıştırıyorum. İki euro çıkıyor. Uzatıyorum.
Alıyor ama beğenmiyor parayı. Bildiğin dudak büküyor.
"Kahve 2.2 euro, dostum."
"Peki," diyorum. "20 centim yok." Aramızda, çok ayıp etmişim, hukukumuzu bozmuşum gibi bir hava...
Omuz silkip gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?