aptal kutusuna özlem

Ne zamandır televizyon izlemiyorum. Bir tavır, tepki olarak değil. “Sene olmuş 2018, televizyon mu kaldı” da demiyorum. Öyle denk geldi işte; bizim evde izlenmez oldu televizyon. Netflix, Blu, Mubi, internet falan derken unuttuk gitti. Ancak maçtan maça… 

Ama ben televizyon izlemek istiyorum. 

Elimde kumanda, tembel tembel gezinmeyi, saçmasapan bir kanalda takılıp, aklımı çer çöp bilgilerle doldurmayı özledim. Netflix’te bu yok. Platformların hiçbirinde yok. Her şeyi sen seçmek zorundasın. 

İyi bir şey mi şimdi bu? 

Tesadüfler kalmadı. O film mi bu film mi? Yoksa şu dizi mi? Önüne ne geleceğini biliyorsun. Sen ne seçtiysen o gelecek. Sürprizsiz. Sıkıcı. Nerede kaldığını bile unutmuyor algoritma. Önüne ardına bakmıyorsun hiçbir şeyin. Kaldığın yerden başlıyorsun. Eldiven gibi, senin şeklini almış platform. Böyle düşünüp avunabilirsin. Ama lateks eldiven gibi bir şey bu, herkesin eline uyuyor. Şekil alan sensin aslında. Herkes almış. Hepi topu bir şekil var. 

Televizyon çöplüktü, aptal kutusuydu; hiç de güzelleme yapacak bir yer değildi ama onda bile yaşam daha çeşitliydi. Mönüsünde herkese göre bir şeyler olan, her şeyden pişiren vasat yol üstü restoranları gibiydi. 

Şimdi seçimi sen yapıyorsun ama seçenekler daraldı. Mönü tek sayfa. Hadi buyur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...