1.
Sultanahmet’te o kadar az Batılı turist var ki… Her gittiğimde daha da az görüyorum. Bu hızla azalırlarsa, yakında bir gün, 150 yıl evvel olduğu gibi, İstanbul’a tek tük gelen Batılılar, oryantalist seyahatnameler ve romanlar yazacak. Büyülenip İstanbul’da kalan birkaç kişinin adını da semtlere vereceğiz.
2.
Türk turist de pek yok. Sultanahmet’i, Çemberlitaş’ı birkaç gün boyunca yukarı aşağı yürüyüp durdum, bizim milletten pek kimse göremedim. Daha birkaç yıl evveline kadar, buralar da, İstanbul’un her yeri gibi evvela yerel halkın gezme alanıydı. Üniversite ve lise öğrencileri, hem birbirlerine hem gördüklerine hayran sarmaş dolaş sevgililer, civar şehirlerden gelenler, aylaklar… Hayır, hiçbiri yok. Hepsi çekip gitmiş gibi. İranlı, Arap, Rus, Japon ve çoğunluğu İspanyol tek tük Batılı turistin arasında tek bir Türkçe muhabbete şahit oldum. Bir baba, “Peygamber efendimizden bile evvel inşa edilmiş” diyerek, sekiz on yaşlarındaki oğluna Ayasofya’yı gösteriyordu. Bir an için durdular; herkesten her şeyden eski görünen Ayasofya’yı, bir tür huşuyla seyrettiler.
3.
4.
Bir tatsızlık var. Tüm memlekette var. Her yere sinmiş. Sultanahmet Meydanı’na da… Mutsuzluk, neşesizlik, hedefsizlik, hürmetsizlik... Hepsi birden belki. Tam adını koyamıyordum. Ta ki Ayasofya’ya yapılan kepenkli girişi görünceye kadar. Geçici olduğu söyleniyor ama bende kalan hissin karşılığı da o. Ayasofya’ya kepenk takılması gibi bir his… O kadar yanlış ki artık tarif edilemiyor.
İnsanlığın azlığı büyük ihtimal maddiyattır, artık herkes evde oturmayı tercih ediyor. Küçük bir ilçede yaşıyorum, cafeler caddesi dediğimiz cadde de bile en az 10 cade vardı 5 i kapandı. Milyon taşını ilk defa duydum, hemen araştırdım nedir diye sağol.
YanıtlaSilSevgiler,
Maddiyat bir yönü elbette ama şu da var eskiden birçok insan bir simit yiyerek de dolaşıyordu oralarda. Keyif de kalmadı bana kalırsa.
Sil