türkiye'den sevgilerle



Ağır haftaydı, geride kaldı; meyvesi bugün gazete-dergi standlarında. Tabii (şimdilik kısmen) internet üzerinde bir de. Mesele şu: İngiliz gizli servisi SIS (daha çok kabul gören adıyla MI6), arşivlerine bir askeri tarihçiyi, İrlandalı Keith Jeffery’i, davet etti ve teşkilâtın ilk kırk yılına (1909-1949) dair belgelerin tümünü incelemesi için önüne serdi; Jeffery de yıllarca çalışarak, neredeyse sonsuz gibi görünen bunca dokümandan bir kitap üretti. MI6’in Gizli Tarihi – Secret History of MI6, bir haber alma örgütünün nasıl kurulduğuna, nasıl çalıştığına ve dünyanın dört bir yanında nasıl operasyon yaptığına dair kapsamlı bir fikir veriyor. Dünyanın her tarafı derken, Türkiye de bundan payını alıyor elbette. Kitabı okuduğunuzda, Türkiye’nin İngiliz istihbaratının en gözde ülkelerinden biri olduğunu anlıyorsunuz. En azından birinci ve ikinci dünya savaşlarında… İlgili belgelerde, Milli Mücadele yıllarına, Mustafa Kemal’in Bolşevikler’le olan ilişkilerine, Nazi istihbarat örgütü Abwehr’in Ankara’daki faaliyetlerine dair epey bir malzeme var. Şüphesiz Soğuk Savaş günlerinde de epey bir macera dönmüştür ama şimdilik bilmiyoruz tabii.



Her neyse, dileyen ayrıntıları dergide okur da, yığınla bilgiyi aldığımız kaynağın yine ve ille de dışarıda olması insanı biraz hayal kırıklığına uğratıyor. Elin istihbarat örgütü, arşivlerini (kısmen de olsa) açıyor, ama buradaki tarihçiler Türkiye Cumhuriyeti’ne dair hiçbir belgeyi cumhuriyetin kendi arşivlerinde arayamıyor. Belge olmayınca herkes laf kalabalığı üretiyor; şöyle olmuştur, böyle olmuştur falan… Sonuçta hepimiz o malum toplum sözleşmesine biat ederek bir devlet çatısı altında yaşıyoruz; devlet de durmuyor tabii, her şeyin kaydını tutuyor. Eh, arada bir o kayıtları bize de gösterse, hiç fena olmaz hani. Hangi sözleşme bu denli tek taraflı ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...