aman erdoğan kızmasın
Aşağıdaki yazı, Newsweek Türkiye'nin 20 Aralık 2010 tarihli sayısında yayımlandı.
Bu haberi hazırlarken şunu öğrendim: ABD'deki Türk uzmanlar, Türkiye hakkında konuşmaya eskisi kadar hevesli değil. Amerikan uzmanlar içinse dünya yıkılsa durum değişmez, aynı şevkle işlerine devam ederler. Buyurun habere:
Wikileaks ABD Dışişleri'nin yazışmalarını yayımlamaya, Amerikan diplomatları da bu yayın yüzünden bozulan ilişkileri tamir etmek için çabalamaya devam ediyor. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ilk günden beri bilfiil işin içinde; Türkiye'deki muadili Ahmet Davutoğlu dahil görüşebildiği herkesle görüştü. Ama Başkan Barack Obama, diplomatların çabalarına destek olmak için sadece bir defa devreye girdi ve geçen hafta, telefonuna davranıp iki ayrı ülkenin liderini, Meksika Başkanı Felipe Calderon'u ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı aradı.
Görüşmelerin akabinde, Beyaz Saray yetkilileri bunların özür telefonu olmadığını, tarafların konu hakkındaki hassasiyetlerini paylaştıklarını bildirdi. Peki Obama, neden Merkel, Sarkozy, Putin, Cameron veya Berlusconi gibi, Amerikalı diplomatların haklarında epey ağır notlar yazdıkları liderlerle değil de sadece bu iki isimle hassasiyetini paylaştı? Calderon için aslında basit bir açıklama var. Obama, onu, Meksika'nın Cancun şehrinde düzenlediği İklim Zirvesi'nde ortaya koyduğu başarılı organizasyon için aramıştı; sonra konu Wikileaks'e de geldi. Ama Erdoğan'ı aramak için böyle bir bahane görünmüyor.
Washington'daki düşünce kuruluşlarında çalışan Amerikan diplomasisi ve Türkiye uzmanlarına göre, ortada çok güçlü bir sebep var: Obama yönetimi hiçbir şekilde Türkiye'yi ve Erdoğan'ı kaybetmek istemiyor ve iki ülkenin ilişkisini zora sokması muhtemel bu durumu bu yüzden bizzat onarmak istiyor. Carnegie Endowment for International Peace'den Henri Barkey'e göre, Türkiye'ye önem veren Başkan ilk elden hasar kontrolü yaptı: "Obama beri yandan Erdoğan'ın söylemsel veya yasal yollara başvurarak işi uzatmasının ve zararın bu şekilde büyümesinin sembolik de olsa önünü almak istemiş olabilir."
Center for a New American Security'den Daniel Kliman da, yazışmaların, iki ülke ilişkileri açısından çok kırılgan bir zamanda, yani Mavi Marmara meselesi ve İran'a BM yaptırımına karşı Türkiye'nin ret oyu ABD'de hâlâ gündemdeyken yayımlanmasının Obama'yı harekete geçirdiğini düşünüyor: "Başkan, yeni bir karşılıklı suçlama serisi başlamasın ve ABD için hâlâ hayati önemdeki bu ilişkinin gördüğü hasar azalsın diye bizzat telefon etti."
Council on Foreign Relations'dan Steven A. Cook ise Obama'nın telefonunun arkasında Erdoğan'ın öfkesi olduğunu düşünüyor: "Aradı, çünkü Erdoğan çok sinirlenmişti. Diplomatlar onun hakkında ne düşünürse düşünsün, Obama yönetiminin Erdoğan'la çalışmaya halen ihtiyacı var."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
oktay opaz
Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış. Düzelttik sonra. Ya Oktay Opaz? Sen...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
‘Magic Circus’ için bilet aldım. Dino ile gideceğiz. Bilette bir uyarı notu: Yetişkinlerin, telefonlarına bakmaları yasaktır. Lütfen sana...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?