ben bugün bunu gördüm

Fazladan bir şey söyleyeceğimden değil, sadece ne kadar şaşırdığımı ileride hatırlamak üzere üzere not düşüyorum.

Ben bugün bunu gördüm. Büyük olduğunu, en iyisi olduğunu, bütün Türkiye'ye hitap ettiğini iddia eden bir gazetede alt tabakada görülen insanları alenen aşağılayarak, hor görerek yazı yazılabiliyormuş. Yazıyı okumakla, düzeltmekle ve yayımlamakla sorumlu hiç kimse de bu işte bir problem görüp ses çıkarmayabiliyormuş.

İsmi zikretmek bile istemiyorum, aslında örnekleri o kadar çok ki, sadece onlar bu kadar cahil değiller. Daha önce bir siyasi aşağılama biçimi olarak çok yazıldı bu tür yazılar. Aynı gazetede onları halen okuyabilirsiniz.

Ama böylesini ilk defa gördüm. Dünkü "hayati" meselesinde de düşünmüştüm; sadece hizmeti değil, hizmeti veren insanı da satın aldığını düşünen insanlar çoğaldıysa ve bu düşüncelerini hiç beis görmeden köşelerinde yazacak kıvama geldilerse, durum kötü.

hafif müzik'ten hayati müdahale


Eski patronum Mehmet Tez, Hafif Müzik isimli blogunda bu seneki Efes Pilsen One Love Festivali’nde garip bir uygulamanın yer alacağını yazdı. Daha doğrusu olaya dikkat çeken Hayalet Kitap yazarı Doğu Yücel’in bir e-postasına yer verdi. Mesele şu ki, festivalde “Hayati” adı verilen birtakım çalışanlar “alandaki etkinlik maratonunu başarıyla tamamlayan” seyircileri, dilerlerse omuzlarına alacak ya da tuvalet vs. kuyruklarına onların yerine gireceklerdi.

Eh, blogu okuyanlar uygulamayı saçma bulup eleştirdi hemen. Organizatörler durumun vehametini hızla kavramış olmalı ki bir günde olaydan çark ettiler. İyi de ettiler. Bana kalırsa, bu uygulama son zamanlarda karşılaştığım en aptalca fikir. Hepimiz konsere, festivale vs. gidiyoruz. Kendi payıma bugüne dek “birisi olsa da beni omzuna alsa, kuyrukta benim için beklese” diyeni görmedim. Arkadaşlar ne için var ki? Ama bu fikri icat edenler de bir motivasyonla hareket ediyor olmalı. İptal edilen uygulama gerçek bir ihtiyaca tekabül ediyorsa harbiden çok tuhaf.

Ama tuhaf bir şey daha var. Bugünkü Radikal, “Hayati sırtında taşımayacak” başlığı altında bu meseleyi konu ediyordu. Haberin pek eleştirel bir tonu yoktu doğrusu. Sadece Doğu Yücel’in mailinin Tez’in blogunda yayımlanmasından sonra gelen tepkilerin organizatörlerin geri adım atmasına yol açtığını yazıyorlardı. Gazetenin internet sitesiyse dozajı biraz arttırıp aynı habere şu başlığı atıyordu: Köle Hayati özgürlüğüne kavuştu!

İşin komiği ben Hayati işini Radikal’de önceki gün de okumuştum. O zamanki başlık “Hayati’ler hızır gibi yetişecek”ti. Haberde festivaldeki bu uygulama ballandıra ballandıra anlatılıyordu. Gerçi ballandıran Radikal sayılmazdı; sadece festivalcilerin geçtiği basın bültenini alıp yazıvermişe benziyorlardı.

Bu kadar tuhaf bir meseleyi de eleştirmeyecekse Kültür Sanat servisi ne için var? Etkinlikleri sponsorların ağzından duyurmak için mi? Eh onlar duyurur, Hafif Müzik gibi bloglar da eleştirir; sonra organizasyon geri adım atar, gazete de bu defa bir blogdaki haber yüzünden işin iptal olduğunu duyurur.

Duyurup durur işte.

çok açılmayın, boyunuzu geçiyor



Sinemacılara anlattınız, tamam.
Yazarlara anlattınız, tamam.
Sporculara anlattınız, ona da tamam.

Siz değil başkası anlatınca mı suç oluyor? Ya da Yıldırım Türker’in de isabetle sorduğu gibi mesela Hasan Cemal değil İrfan Aktan anlatınca mı suç oluyor?

Arkadan gelen cümle, Mavi Marmara’ydı, İsrail’di, Ortadoğu Birliği’ydi, Kılıçdaroğlu’ydu falan derken, bugün kimsenin üzerinde durmadığı, durmaya üşendiği bir cümledir. “İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Express dergisinde yayımlanan 'Bölgede ve Kandil'de Hava durumu / Mücadele Olmazsa Çözüm Olmaz' başlıklı yazısı nedeniyle gazeteci İrfan Aktan'ı 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti.”

Uçakta konuştuklarınıza değil, başka gazetecilere de anlatırsanız açılımı, bu cümleyi de unutmayın.

PS: İrfan kardeşimin bu afili fotoğrafını netten buldum, imzayı bilemiyorum.

fisk usulü cesaret testi


Independent’ten Robert Fisk Ortadoğu’yu da basın alemini de iyi bilir. Yardım filosuna saldırı sonrasında bir şey diyorsa dinlemekte fayda var (çeviri Radikal’den):

“(...) Bütün bu manzarada şaşırtıcı olan şu: Birçok Batılı gazeteci (buna BBC’nin yardım gemileriyle ilgili ödlekçe yayınını da katıyorum) İsrailli gazeteciler gibi yazarken, birçok İsrailli gazeteci de cinayetler hakkında Batılı gazetecilerin sergilemesi gereken cesaretle yazıyor. Ve bizzat İsrail ordusu hakkında da cesurca yazan İsrailli gazeteciler var. Amos Harel’in Haaretz’de yayımlanan ve İsrailli subayların bileşimini analiz eden sarsıcı haberi mesela. Geçmişte birçoğu solcu kibbutz geleneğinden, Tel Aviv ve çevresinden geliyordu. 1990’da ordu kadrolarının sadece yüzde 2’si aşırı dindar Yahudilerden oluşuyordu. Bugünse bu oran yüzde 30.”

New York Times neyi eksik ve fazla yazdı derken kastım biraz da bu korkaklıktı. Batı basını bu sınavda çaktı; ama not veren kimse de yok ki.

ucuz etin yahnisi


Spekülasyonla yükseltilen et fiyatı "zorla" düşürüldü.

Haftabaşında Macaristan’dan getirilen (ve Uğur Dündar’ın Star Ana Haber’inde sanki öldürmeyip sadece besleyecekmişiz gibi tanıtılan) ithal sığırlar Sakarya Et Kombinası’nda kesilmeye başlandı.

Bu arada Latin Amerika’da ve dünyanın birçok başka yerinde tarlalar sökülüp soya plantasyonları kuruluyor. Amaç kesim hayvanlarını beslemek, özellikle Avrupa’daki eti ucuza getirmek. Dünya ölçeğinde kesim hayvanlarına yem üretmek için ayrılan tarlalar insanlara gereken besin için ekilenlerden daha fazla artık.

Başbakan iç politika antremanı yaparken et fiyatlarını tokatlamaya devam etsin. Son rauntta kim kazanacak peki?

Meselenin detaylı izahı burada

ay sarayında