sen çok yaşa süreyya soner



Herkes gider biri kalır... Emektar malzemeci Süreyya Soner Beşiktaş’taki en Beşiktaşlı adam; hakkında kitap yazılır. Kendisi yazsın hatta. Q7’nin kıymet bilmesi ayrıca sevindirici. Sen çok yaşa Süreyya Soner; hep böyle sevin, hep böyle sevil.

Gündem arasına siyah beyaz bir not düşmüş olalım. Nihayet.

Fotoğraf dünkü Beşiktaş – Helsinki (2-0) maçından. Ouaresma'nın attığı golün sonrası.

salinger'ın bokunda boncuk bulmak


Allahtan Ustalara Saygı kuşağı ile büyüdük. Hiç işe yaramasa bile en azından iki basit sözcük olarak kulağımızda yer etmiştir. Bu şansı bulamayanlar da var. Saygıda kusur etmek ne kelime; kusurlarında bile kusur ediyorlar.

Alın işte, bir ileri akıllı, müteveffa Amerikan yazar J.D. Salinger’ın tuvaletini E-Bay’de satışa çıkarmış. Günahı 1 milyon dolardan başlıyor (açık arttırmada çok daha fazlasına gitmesi beklenebilir.) Söz konusu tuvalet yazarın Cornish’teki evini satın alan kişiden temin edilmiş. Şu satırlar satış ilânından:

“Salinger kimbilir kaç hikâyesini bu tahtta otururken düşünüp yazmıştır. Bu vintage tuvalet 1962’den geliyor; tarih kapağın altında. Size Salinger’ın eski evinden söküldüğü orijinal haliyle, temizlenmeden teslim edilecektir.”

Adam geçen Ocak’ta ölünceye kadar, 45 yıl boyunca burnunun ucunu göstermedi; istese yeni hikâyelerini –tabi yeni bir şey varsa- milyonlarca dolara satardı; satmadı. Evini bulup kapısını çalan belki binlerce hayranını umursamadı; mektuplara cevap yazmadı. Eh, bütün bu mahremiyetin bedelini öldükten sonra ödeyecekmiş demek ki. Tuvaleti, temizlenmeden, satışta!

1 milyon doları tuvalete bayılacak arkadaş: Sifonu hiç çekme e mi! Belki dizanteri kaparsın, sonra da internette 5 milyon dolara Salinger mikrobu satarsın.

berhan şimşek vasatı


Geçen akşam İstiklal Caddesi’nden Taksim’e çıkarken, Fransız Konsolosluğu civarında CHP çadırını gördüm. Partili gençler, bir yandan bangır bangır müzik çalıyor, bir yandan da “anayasa değişikliklerine hayır” broşürü dağıtıyordu.

Yıllardır alıştık; İstiklâl’de cadde boyu, birbirine karışınca ölümcül bir etki bırakan şarkılar bağrılıyor, ama o akşam, karışımdaki en kuvvetli zehir CHP çadırından dışarıya salındı. Çalan, partinin seçim şarkılarından biriydi. Hani o olmamış, yapış yapış, 'ne desek gider' diye yazılan “özgün müzik” parçaları var ya… İşte onlardan biri. Çadırın önünden geçerken Ağustos ayında boğazlı kazakla dolaşıyormuş gibi hissettim.

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra CHP, halka inme çalışmalarına hız verdi. Ama sanırım bugünden 20 yıl önce yaşamış bir halka inmeyi deniyor. Bu şarkıların son kullanma tarihi –çok şükür- 1990’ların başında geçmişti. Bu bile partiyi durduramıyor, seçim otobüslerinden Onur Akın güzellemelerini dayatıyorlar.

CHP’nin müzik kulağı yok. Kongredeki o coşkulu atmosferde pek fark edilmemişti ama Kılıçdaroğlu salona girdiğinde ve kürsüden muzafferane indiğinde etrafı inleten Onur Akın imzalı o şarkı (Hani “Kılıçdar, Kılıçdar, Kılıçdaroğlu; hem temiz hem dürüst bir insanoğlu” diye gideni) alenen kötü ve eski modaydı. Koca partinin başka şıkkı yok mu?

Belki de yoktur. Üzerime yapıştığını düşündüğüm boğazlı kazak, sanırım partinin İstanbul il başkanı Berhan Şimşek’e ait. CHP’nin müziği de Onur Akın’dan ziyade “Berhan Şimşek vasatı.” Hem sanatsal hem siyasi açıdan.

bu makale bir basın bültenidir





Akıllı insanın hali başka. Herkes sıkılabilir, herkes ileri geri konuşabilir; birileri fazlasını da yapıyor. Kafasını medyadaki kalitesizliğe takan İngiliz komedyen Tom Scott, gazeteler için korsan etiketler hazırlayıp, bunları Londra metrosunda dağıtılan bedava gazetelerin üzerine bastı.

Tom Scott’un (ve hemen herkesin) derdini uzun uzun anlatmaya gerek yok; sadece etiketlerde yazanlardan bazılarını çevirip buraya alıyorum. Buyurun:

Bu makale Wikipedia’daki kaynağı gösterilmemiş, doğrulanmamış bilgiler kullanılarak yazılmıştır.

Kişiyle ilerideki röportajları garanti altına almak için, önemli sorular sorulmamıştır.

Bu makale esasen bir basın bültenidir, sadece kopyalanıp yapıştırılmıştır.

Bu makaledeki araştırma, istatistik ve denklemlerin sponsorluğu bir PR şirketi tarafından üstlenilmiştir.

Gazeteci yazdığı konuyu anlamamıştır.

Bu makaledeki tıbbi iddialar diğer bilimsel araştırmalarla doğrulatılmamıştır.

Gazeteci kendi fikirlerini “bazılarının iddiasına göre” gibi kalıplarla gizlemektedir.

Teslim tarihine yetiştirmek için, bu makale başka bir haber kaynağından apartılmıştır.

Etiketlerin PDF'ine buradan ulaşabilirsiniz.

felaketseverlik








Felaket fotoğraflarını neden bu kadar seviyoruz? En basit açıklama en doğrusu sanırım: katharsis. Az gelişmiş ülke felaketlerinde fazladan suçluluk da duyuyoruz, ama misal Los Angeles yanarken kılımız kıpırdamıyor; sadece bakıp geçiyoruz fotoğraflara ve “iklim değişikliği ne fena” diyoruz.

Yetkililere göre, Pakistan’ı geçen hafta vuran selden 20 milyon kişi etkilendi. 1600’ü aşkın kişi öldü, yaklaşık 70 bin kilometrekare tarım alanı kullanılamaz hale geldi. Fotoğraflar Boston Globe'dan.

eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...