beş dakkada değişir bütün işler


Kaddafi, önce...


Kaddafi, sonra...

Mazhar Alanson, beş dakkada değişir bütün işler, diyordu. Libya’da işler beş dakikada olmasa da beş haftada değişti. Dünya basınının Albay Kaddafi karşıtı ilk gösterilerden sonraki yayını, Libya liderinin tepeleneceği yönündeydi. Çok heyecanlandılar; süreci doğru okumadılar. Kaddafi’nin, bir Hüsnü Mübarek olmadığı ortada. Şimdi hemen herkesin katıldığı Şafak Yolculuğu operasyonuna rağmen kimse sonuçtan emin değil. Time’in bir ay arayla yaptığı iki kapak bunun kanıtı. İlkinde “Kaddafi’nin son direnişi” diyorlardı; bu hafta “Gitmezse ne olur” diye soruyorlar. Olan Libya halkına olacak, orası belli de, fena halde şişen dünya basını bu ayıbını nasıl örtecek? Yine Alanson’la bağlayalım: “Bu işler dedi anladın mı, adamı bazen geriden şişler…”

gazeteciler için gerçek bir iş ilânı


Bugüne kadar birçok iş ilânı okudum; ama aşağıdaki kadar sahicisini görmemiştim. Florida Eyaleti'nde yayımlanan Saratosa Herald Tribune, çalışma arkadaşları arıyor. Ararken de sahici bir gazetecilik tarifi yapıyor. Kendine güvenen başvursun derim, öğrendiğim kadarıyla pozisyon halen açık:

"Biz burada çabuk tarafından araştırmacı gazetecilik yapıyoruz; lazım geldiğinde de birkaç gün yayımlanacak mini projeler hazırlıyoruz. Ama her yıl, bizim çapımızda bir gazete için çok hırslı sayılabilecek işler kotarmaya da çalışıyoruz ki bir gün Walt Bogdanich şöyle demek zorunda kalsın: “Saratosa bilmem ne gazetesinin benim yirminci Pulitzer’imi elimden aldığına inanamıyorum.” Birçoğunuzun halihazırda bildiği üzere, bu tip işler cehennem azabıdır, ruhunuzu emer, kendinizden şüpheye düşürtür. Ama eğer siz, temizlikten uzak muhabirlerle dolu, ufak, kapalı bir ofise tıkılıp, çoktan ölmüş olmanızı isteyen güçlü kuvvetli kurum ve insanlara kafa tutan veritabanlarını, binlerce dokümanı tek tek girerek sıfırdan oluşturmayı kabul eden bir tür sapıksanız; üstelik bütün bunları da ödül kazanması muhtemel işinize şöyle bir bakıp bulmaca sayfasına yollanan okurlara sahip olma şerefi adına yapıyorsanız, yani bu size gazetecilik gibi geliyorsa, tamamdır, bizim aradığımız sapık sizsiniz.

Florida’nın şöhretinden bihaber olanlara not: Burası ülkenin en çok haber üreten eyaleti ve bunun sebebi de muhteşem kamu arşivi yasaları değil. Bizde her türlü yolsuzluk, şiddet ve şerefsizlik bulunur. 11 Eylül’ü yapan teröristler burada eğitildi. 11 Eylül’ün olduğu dakikalarda Bush anaokulu çocuklarına burada hikâye okuyordu. Yeni valimiz bir zamanlar, yaptığı vurgunlardan dolayı rekor cezaya çarptırılmış bir sağlık şirketi işletiyordu. Kasırgalarımız, yangınlarımız, petrol sızıntılarımız, tahtakurularımız, hastalıklı narenciye ağaçlarımız ve hamamböceği istilalarımız eksik olmaz (sadece birini uydurduk) Disney World de burada ve plajlarımız da, yani bütün ailenizi getirin."

Kaynak: Forbes

sosyal medyacılar, dünya size rahat

“Bu çok sıkıcı… İşin açıkçası, tüm internet erişimini istedikleri zaman kesebiliyorlar. İki internetli bir dünyaya doğru gidiyoruz.” Çin’de yaşayan bir internet uzmanı, Bill Bishop, ülkenin internet politikası hakkında böyle diyor.

Fena olan, bu konuda Türkiye’yi Çin’le karşılaştırabilmemiz. Aynen öyle işte. Burası da iki internetli bir ülke… Sistem istediği zaman istediği kadarını kesiyor. Üç hafta geçti, bloglara erişim halen sağlanmadı. Millet yasağın köşesinden dolaşmak için, sinsi sinsi internet ayarlarını değiştiriyor. Bu mudur özgür bilgi akışı?

Daha fenası artık kimsenin bu konuyu sallamaması. "Bloguma dokunma" grubunu kuranlar, "yahu bu işin akıbeti ne oldu" diye sızlanıp duruyor. Haklılar. Gazetede haber yok, televizyonda yayın yok. Dünyanın en kolay şeyi, kartvizite “yeni medya” ya da “sosyal medya” diye yazmak. Ama böyle yazdın mı da, elini taşın altına sokacaksın. Yasak konusunda da haber takibi yapmayacaksanız, sadece facebook, twitter geyiğinizi mi dinleyeceğiz sizin? Bu kadar rahat bir iş mi gazeteci olmak?

asker arkadaşım george


İki sene evveldi. Sudan’da işler iyice kızışmışken George Clooney de, adeti olduğu üzere, bölgedeydi. Bir yandan Devlet Başkanı El Beşir’e sövüp sayıyor bir yandan da BM’ye direktifler yağdırıyordu. Şaka yapmıyorum, o günlerde Clooney güçlü bir herifti.

Dergide oturuyorduk; dedik ki Clooney’le konuşalım; hatta daha iyisi bizim için bir makale yazsın. İşi ne!

İhale bana kaldı. Ajansının numarasını buldum. Yazıştık çiziştik bir iki gün; sonra asistanına ulaştım. Nemrutluğu hattın öbür ucundan kulağıma damlayan bir kadındı; geçit vermiyordu. Aramızda cereyan eden diyalogu Erzurumlu Emrah misali aktarmak isterim:

dedim George Clooney dedi Sudan’da,
dedim telefonu dedi yanında,
dedim dönecek mi dedi haftaya
dedim bize yazsın söyledi yok yok

Burada Cem Karaca misali gönülden bir “yok yok yok” patlattığımı hayal edin. Olmadı. “Sonra ulaştım da, konuştuk da” diyebildiğim bir hikâye değil, bir başarısızlık hikâyesi… Benimkiler de böyle, ne yapalım?

Hatırlamamın sebebine gelince… Geçenlerde şu yukarıdaki fotoğrafa rastladım. Clooney Efendi, New York Times’ın dünyanın en kahırlı yerlerini dere tepe dolaşan yazarı Nick Kristof’la Sudan’da… Üstelik pek bir asker arkadaşı havasında... Salaş tepeş, sarmaş dolaş, pek bir ulaşılabilir duruyor. Fotoğrafı görünce “”biraz daha zorlasaydım keşke” dedim.

Ha bu arada, hakkını yemeyelim; Clooney, BM helikopteriyle gelip, iki saat çocukların başını okşadıktan sonra geri dönen iyiniyet elçileri gibi değildi. Sudan’da çok zaman geçirdi. Sıtmaya yakalandı.

diktatörün uyduruk sanatı



Bir diktatörün oğluysanız şu boktan resimleri yapıp, insan içine hiç de utanmadan çıkarmaya hakkınız vardır. Seyfülislam Kaddafi yarı zamanlı uğraştığı doktora ve isyan bastırma işlerine bazen ara verip sanata da yoğunlaşıyormuş meğer. Fotoğraflar resimlerin sergilendiği Moskova ve Sao Paolo’dan…

Şu yorum da Guardian’dan… 2002’de Londra Kensington Gardens’a deve yüküyle para dökülüp bu işler sergilendiğinde kaleme alınmış: “Albay Kaddafi’nin oğlu işbilir bir kültürel elçi olabilir belki ama resimde yetenekli bir amatör bile sayılmaz; teknik yetersizliği duygusallığını bile aşıyor.”

Yahu, insan utanır. Bu nasıl bir özgüvenmiş kardeşim.

Kaynak: FP Passport




ay sarayında