park


wendy penceresi açık uyumasaydı, ne çok canı sıkılırdı peter'in... 

On yıl olmuş, dile kolay... Eski bir dosttan mesaj... Pan'ın sokaklarında avare avare dolaşırken nihayet ulaştı... Daha mı umutluyduk o zamanlar?


beni iyi dinle burası bütün bir şehirdir

(…) Sözlerle tam olarak anlatamayacağım şeyler var, söylememem gereken şeyler. Fakat senin endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. Şehir bir anlamda adaletlidir. Sana lazım olan şeyleri, senin bilmen gereken şeyleri, şehir birer birer önüne koyar. Senin de bunları kendi başına teker teker öğrenmen gerekir. Beni iyi dinle. Burası bütün bir şehirdir. Bütün demek, her şeyin olması demektir. Fakat burayı tamamen anlayamadığın sürece, burada hiçbir şey yoktur. Bütünlük hiçliğe dönüşür. Bunu aklından hiç çıkarma. Başkalarından öğrendiğini çok çabuk unutursun, ama kendi başına öğrendiklerin kalıcı olur. Ayakta durmanı sağlar. Gözünü açıp, kulak kesilip, kafanı çalıştırıp şehrin önüne koyacağı şeylerin anlamını idrak etmen gerekir. Yüreğin varsa, henüz varken çalıştır. Sana öğretebileceğim tek şey bu.”


Haruki Murakami - Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu (Çev. Hüseyin Can Erkin)

beni bunca severek nasıl incitiyorsun

Buika - No habrá nadie en el mundo from Mehmet SAYGILI on Vimeo.

Son iki hafta sadece bu şarkıyla geçti desem yeri. Yeni tanıdığım Buika'nın diğer şarkılarını da dinledim elbette ama hep buna döndüm: No Habra Nadie En El Mundo... Bir büyük sesle bir büyük şarkı ancak böyle güzel buluşur. Bir de tabii o muazzam dizeler var: Beni bunca severek / nasıl incitiyorsun, anlamıyorum.

Buika'lı günlere devam...

yaşayan tüm alfabelerdeki harfler

Ele geçen çok parayla ne yapmalı? Selçuk Altun'un Bizans Sultanı isimli romanının başkahramanı (ismini söylemeyeyim çünkü yazar da neredeyse sona kadar söylemiyor) şu aşağıda okuyacağınız düşü kurmuş. Binanın kitap şeklinde olması dışında hemfikirim. Ah, hemfikirim ne demek, çok beğendim...

"(...) yerimde olsalar belki ellerine geçmeyecek milyarları nasıl eriteceklerinin tasasına düşerlerdi. Ben kent merkezinde, kitap şeklinde camdan bir bina yaptırırdım. İçinde dünyanın en büyük şiir kitapları ile sözlük kütüphanesini kurardım. Geceleri, yaşayan tüm alfabelerdeki harfler ışıklı yayınla binanın cephesinde pırıl pırıl dönerdi. Her gece binanın cephesinde bir şiir ışıldardı. Bu bina dünyanın çirkefliklerine karşı zırhım, mezarım olurdu. Kalan servetimi bu dünyanın en sevimli varlıklarına, yoksul çocuklara bağışlardım."

eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...