vietnam'da bir süreya

Geo Türkiye'nin Vietnam-Laos-Kamboçya kapaklı şubat sayısını okuyorum. Dirk Lehmann yazmış kapak konusunu. Oralara gidip malzemesiz dönmek mümkün mü? Tatlı tatlı anlatmış o da. Bisikletin gidonuna kapanmış uyuyan çocuklar, kırmızı rugan ayakkabılı kızıyla bir anne... Patlıyor renkler.

Makaleleri kim çevirdiyse (yazmıyor) çok başarılı. Orijinali öyle midir bilmem ama Türkçe çeviri şiirsel, gürül gürül akıyor. Bazı yerlerde, tuhaftır, Cemal Süreya tadı. Bir okuyun derim
siz de:

Yanıbaşlarında bir motorlu bisiklet
bir kutu da 333 marka bira
vietnamcası
ba-ba-ba

kim olduğunu bilirsin sen


Beyefendi diyorlar,  Büyüğümüz diyorlar, Reis diyorlar, Uzun Adam diyorlar…  Daha birçok ismi var. Kendi ismi yok sadece…

Harry Potter’da Voldemort’a korkuyla ‘Kim Olduğunu Bilirsin Sen’ denmesi gibi biraz.

Ona hitap edenler ismiyle hitap etmiyor nedense, edemiyor. İki eşit insanın arasındaki o dolaysız hat kalkmış, kayıtsız şartsız itaat etmenin dengesizliği gelmiş. Ama onun dilinde herkesin adı var; arkasına bir ‘bey’cik bile eklemeden konuşup duruyor. Karşısında kimse yok, herkes aşağısında.

Başbakan Tayyip Erdoğan, sırf bu yüzden bile, o çok bahsettiği vesayet rejimini yıkamayacak. Asla… Dilde, hitabette, insanlar arasında bir yenisini bizzat kendisi çoktan üretmiş.

imkânsızlıklar dedektifi


Türlü türlü  neden birleşti; bu akşam kendimi bir sahafta Martin Mystere maceraları eşelerken buldum. 

Pek sevdiğim 'İmkânsızlıklar Dedektifi'ni özlemişim, ne çok. 

Bu seferin ganimeti Bermuda Şeytan Üçgeni, Lusitania'nın Sırrı, Kader Kafatası ve Teotihuacan'ın Gölgesi. 

Üstüne bir de Corto Maltese macerası. 

İyi bir akşam. Her bakımdan...

ay sarayında