aşkımız her zamanki gibi tehlikede



Yaşımız geçti artık, benden sonra da gidenler var. Berkan'ı (Özyer) askere gönderiyoruz. Tam şu an Newsweek Türkiye ekibi uğurlama adına cümleten İstanbul'da partiliyor, ben de gurbette bu post'u giriyorum. Sebepsiz değil, taze askerin bu fotopost'lara pek kanı kaynıyor, eh, giderayak arkasından şöyle bir tas su dökmüş olayım. Ben Amsterdam'a gelirken de o dökmüştü, unutmadım bak!

Sosyal sorumluluğunun farkında bir blog yazarı olarak şu duygusal girişi hemen gündemle birleştiriyorum. Malum, Wikileaks belgeleri, bir sürü başka ifşaatın yanı sıra, Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi arasında akçeli bir ilişki olduğunu söylüyor. Her şeye inanırım, işte buna inanmam! Bu ikilinin ilişkisi bambaşka, paraya pula bakmaz. Bakın, fotoğraflar da böyle söylüyor. Maşallah beraberce her kılığa girmişler, her zevki tatmışlar, şimdi bunun parayla ne ilgisi var!

En tatlısını sona sakladım Berkan, yavaş yavaş git, sana aynen o fotoğrafta olduğu gibi uzaktan selam ederim, hayırlı teskereler!














uluslararası ilişkiler 101



Wikileaks notlarını keşke üniversitede okumuş olsaydım. Bir sürü sınav sorusuna daha doğrudan yanıt verebilirdim. Bugünün uluslararası ilişkiler öğrecileri döne döne faydalansın bari. Daha iyi birincil kaynak bulamazlar. Belgeler, ülkelerin birbirleri hakkındaki niyetlerinin ne olduğunu ve diplomasinin aslında nasıl işlediğini mükemmelen gösteriyor. Çok tekrarlandı ama en azından blogun hafızasına not düşmek adına Amerikan büyükelçiliklerinden geçen hafta sızan ilk dalganın en önemli 10 notunu aşağıya alıyorum (önem sıralaması değildir):

PS: Nostalji adına üniversitedeki başucu kitabımız Heywood-Politics'in görselini aradım ama bizim eski baskıyı bulamadım. Nasılsa, bizim mezunların en az yarısı kitabı hâlâ evinde saklıyor, onlar oradan hayal edebilir.



1) Samimi fotoğraflar veriyorlar ama Latin Amerikalı liderler birbirlerinden çok da hazzediyor sayılmaz. Fikir ayrılıkları, bölgesel işbirliği konusunda geçtiğimiz Şubat’ta Cancun, Meksika’da yapılan zirvede doruğa ulaştı. Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe ile Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in neredeyse yumruk yumruğa kavga edecekleri zirve sonrasında, Meksika’nın Kolombiya elçisi Luis Camilo Osorio, Meksika Başkanı Felipe Calderon’un aslında herkesin birbirinden rol çalmaya çalıştığı bir muz cumhuriyeti fiyaskosuna başkanlık ettiğini söyledi.

2) Belgeler zirvelerin bir prestij sembolü olduğunun ve karizmayı çizdirenlerin soluğu zirvelerde aldığının altını çiziyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin Dış Politika Başdanışmanı Jean-David Levitte, Normandiya Çıkartması’nın bu sene düzenlenen 65. yıldönümü törenlerine eski İngiliz Başbakanı Gordon Brown ve Kanada Başbakanı Stephen Harper’ın çağrılmasının tek sebebinin, siyaseten kendi ülkelerinde sıkıntılı günler yaşamaları olduğunu belirtiyor.

3) Yıllardır Kuzey Kore’nin hamisi konumundaki Çin kararını değiştirmeye başladı. Kuzey’in “şımarık bir çocuk” gibi davrandığı düşünülüyor. Artık Beijing’de Kuzey ve Güney’in birleşmesi, üstelik Seul’ün de başkent olması üzerine kafa yoruluyor.

4) Ortadoğu’da Araplar ve İsrail’in İran’ın nükleer programı hakkındaki düşünceleri çok da farklı değil. Suudi Arabistan Kralı Abdullah, İran’a askeri bir operasyonun gerekli olduğuna inanıyor. Hem de düşüncesini seslendirirken “yılanın başının kopartılması lazım” gibi bir ifade kullanabiliyor.

5) Belgeler ABD’nin “diplomatik dokunulmazlığın” en yüksek kalelerini hedeflediğini işaret ediyor. Başta BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, BM Güvenlik Kurulu’nun kalıcı üyelerinin temsilcileri hakkında dahi biyografik istihbarat toplanması talebi, ABD Dışişleri’nin, diplomasi tarihi ve kültüründe yeni bir sayfa açtığının işareti olabilir. Mevcut ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve bir önceki bakan Condoleezza Rice’nın imzaladığı biyografik istihbarat talepleri, sadece şüpheli şahıs ve kurumları değil neredeyse bütün diplomatik etkinlikleri kapsıyor ve temsilciliklerden, ilgili kişilerin DNA kayıtlarından uçuş numaralarına kadar bulunabilen bütün bilgilerini ABD’ye iletmeleri bekleniyor.

6) ABD’nin El Kaide’ye karşı Arap Yarımadası’nda yürüttüğü operasyonda bilinenin çok uzağında bir resim mevcut. İç ve dış kamuoyuna “kimse içişlerimize karışamaz” diyen Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, ABD kuvvetlerine gizlice, sınırsız operasyon izni verdi. Salih, 2009 Eylül’ünde Obama’nın milli güvenlik danışmanı John Brennan’a, “size terörizme karşı açık bir kapı sunuyorum; dolayısıyla artık sorumlu değilim” derken, yarımadanın en fakir devleti olan Yemen için de 150 milyon dolarlık bir güvenlik sigortası istiyordu.

7) Küba’daki Guantanamo Hapishanesi’nin kapatılması ABD Başkanı Barack Obama’nın seçim vaatlerindendi. Ama hapishanedeki tutukluları hepten serbest bırakmak istemeyen Amerikan yönetimi, başka ülkelere nakil için dünyanın dört tarafında girişimlerde bulunmaya başladı. Görüşülen ülkelere, tutukluların kabulü karşılığında bedel ödeneceği de vaat edilebiliyordu. Bu bedel bazen sadece para yardımıyken bazen Obama’nın ilgili ülkeye yapacağı bir ziyaretin vaadi de olabiliyordu. Slovenya’ya önerilen ise vaatlerin içinde en düşüğüydü: Bir tutuklu karşılığında Slovenya Başbakanı’na Beyaz Saray ziyareti –ki o da kesin değildi- ayarlanacaktı.

8) Sızan dokümanlar ABD ile İngiltere arasında, genelde İngilizler’in acı çektiği karşılıksız bir aşk ilişkisi olduğunu gösteriyor. Afganistan’daki askeri işbirliğinde, İngiltere’deki askeri üslerin kullanımında ve daha birçok ikili ilişkide ABD her istediğini yaptırırken, İngilizler’in talepleri göz ardı ediliyor veya dinlenmiyor. Belgeler, İngilizler’in bu sene David Cameron liderliğinde kurulan Muhafazakâr hükümetinin de seçim öncesi ABD’ye Amerikan yanlısı olma ve daha fazla ABD silahı alma taahhüdünde bulunduğuna işaret ediyor.

9) ABD ile İran’ın yıldızı barışmıyor olabilir ama belgeler kapalı kapılar ardında bazı konular üzerinde işbirliği çabalarının olduğunu söylüyor. Bunlara göre, İran, Afganistan’daki savaştan kaynaklanan göçmen ve uyuşturucu problemlerini çözebilmek adına, aracılar vasıtasıyla, ABD’ye ortak çalışma teklifi götürdü. Belgeler, İran’ın BM nezdindeki büyükelçisi Cevat Zarif’in Amerikalılar’la çalışmak konusunda güçlü bir görüş dillendirdiğini yazıyor. Belgelerde “Taliban yönetiminin bölünmüşlüğünden” dolayı bu çabalardan da bir sonuç alınamadığı yazılı.

10) Suudi Arabistan, Amerikalılar’a Afganistan’dan bir çıkış yöntemi sundu. Buna göre, Suudi istihbaratının eski başkanı Prens Türki bin Faysal, ABD ile NATO’nun güçlerine ilaveten Pakistan, Rusya, Çin ve Suudi Arabistan’ın da Usame bin Ladin ve El Kaide’nin ikinci adamı Ayman el-Zevahiri’nin yakalanması için bir sürek avı yürütmesi gerektiğini önerdi. Prens’e göre ancak bu sağlandıktan sonra ABD kendini muzaffer ilân ederek Afganistan’dan çekilebilirdi.

arjantin'in stresli başkanı, düğün diplomatı ve talihsiz bir ayı



Wikileaks yayınları garip notlarla dolu. Sızan belge bolluğunda gözden kaçan birkaç ayrıntı:

En tuhaf istek: Washington'dan ABD Dışişleri Bakanı imzasıyla Buenos Aires büyükelçiliğine gönderilen not, Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner hakkında merak edilen bir konunun araştırılmasını istiyordu. Washington, Kircher'in sinirlerini nasıl yatıştırdığını, stresin karar alma sürecini nasıl etkilediğini, ilaç kullanıp kullanmadığını merak ediyordu.Clinton'ın soruları arasında Kirchner'in kocası ve Arjantin'in bir önceki devlet başkanı, bu sene hayatını kaybeden
Nestor Kirchner'in sağlık durumu da bulunuyordu: Nestor
Kirchner'in sindirim sistemi sıkıntısı ne alemde? Öfkeliliğiyle
tanınan Kirchner, duygusal uçlar arasında gidip geliyor mu? Sinirini en
çok tetikleyen konular nelerdir?


En başarılı yazar diplomat: Hiç kuşkusuz William Burns. Bugün Dışişleri Bakanı müsteşarlığı görevinde bulunan, 2005-2008 arasındaysa ABD'nin Moskova
Büyükelçiliği'ni yürüten Burns, sızan belgeler arasında detaylara ve
canlı anlatımlara en çok yer veren diplomat olarak göze çarpıyor.
Dağıstan'da Çeçen lider Ramazan Kadirov'un da katıldığı bir
düğün hakkında Washington'a ilettiği notlar o kadar çarpıcı ki,
Guardian gazetesi yazarı Timothy Gordon Ash onu ünlü gazeteci yazar Evelyn
Vaughn ile eş tuttu.

En dramatik not: Almanya'ya 170 yıl içinde giren tek vahşi ayı Bruno'nun
talihsiz kaderi Münih'teki Amerikan diplomatların gözünden kaçmadı.
2006 yazında, seyahatine İtalya'dan başlayıp Alpler'i aşarak
Bavyera'ya giriş yapan Bruno için, hükümetin izniyle bir sürek avı
başlatılmıştı. Bruno'nun vurulup öldürülmesi için getirilen
Finlandiyalı avcılar başarılı olduktan sonra, Washington'a şöyle bir
not gönderildi: "Daha o günün sabahında, Bruno, adı (henüz)
bilinmeyen bir avcının elinden ölümü tattı."

başkomutan solda!



Bu arkadaşların askerliği bitmez.

Ayrıca ceketini de beğendim,genç!



Fotoğraflar New York Times'dan, Obama'nın dünkü sürpriz Afganistan ziyaretinden.

resim değişiyor



Rüzgâr değişiyor da diyebiliriz. Neyin ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçen birkaç günün ardından gelen değişimle, Amerikan merkez medyası dişini göstermeye başladı. ABD bayrağının Assange’ın ağzını kapattığı Time kapağı manidar. İlgili yazı da öyle. Derginin Wikileaks ve Julian Assange hakkındaki kapak konusunu Hillary Clinton yazsaydı, daha iyisini hazırlayamazdı. Time, Massimo Calabresi imzalı yazıda hafiften Assange’ı suçluyor ve üstüne üstlük bir de dalgasını geçiyor. Wikileaks’in ardındaki ismin “şehitlik kompleksi”ne sahip olabileceği söyleniyor, boyundan büyük laflar etmekle itham ediliyor (“Yaptığımız söyleşide bize Amerika’nın kurucu babaları hakkında bir söylev çekti” denmiş mesela)

Time herkes hakkında bu denli tatsız şeyler yazmaz. Belli ki, çorbadaki sinek gibi can sıkmış Assange. Beri yandan medyanın bunu neden yayınladığı tartışmasına girmemişler (ABD’nin en güzel yanı, basının gerekli gördüğü her şeyi yayımlama hakkının Anayasa tarafından düzenlenmiş olması kuşkusuz.) Biraz sisteme kızıyorlar, bu kadar çok gizli belge olmasının yanlışlığını ve bu belgelerin –bu kadar çok oldukları için- korunmasının imkânsızlığını yazıyorlar. Dahası, Time’a göre, ABD Başkanı Obama, zaten tam da bu yanlış sistemin canına okumak üzereydi ve Assange şimdi onun işini zorlaştırdı.

Eh, kimin işi zor değil ki?

ay sarayında