916!


Elio Di Rupo'nun kurduğu Belçika hükümeti yarın ilân ediliyor. Müzakereyle geçen günleri dalga geçerek izleyen ahali artık eski havasında değil. Memleket gazeteleri halkın aynası tabii;  hükümetsiz 540 gün sonrasında hiç coşkulu görünmüyorlar. Asık suratlı De Morgen örneğin, hepi topu 916 gününüz var, çalışın biraz, diyor.

Şaka gibi; iki buçuk yıl sonra takvimde yine seçim var. Üstelik gerçek bir hükümetin kurulması o zaman da beklenmiyor.

önce ekmekler bozuldu

Fotoğraf, Tunus'ta başlayan Arap Baharı'nın meşhur karelerinden. Üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Polislere "ben tekim siz hepiniz" diyen adamın elinde silah niyetine ekmek var. Tuhaf.

Ama deli işi de değil. Hollanda televizyonlarından haber programı Tegenlicht, meseleye, kimsenin bakmadığı bir yerden, fiyat spekülasyonları açısından da yaklaşmış. Sonuç: Arap Baharı'nın arkasında bir şey daha çıkıyor: Ekmek...

Şunları söylüyor program: Tunus'un otoriter rejimi, isyana kadar ekmeğin fiyatını sabit ve düşük tutuyordu. İsyanın ürettiği kaos ortamında, manipülasyon başladı ve fiyatlar iki katına çıktı. Sonra daha da tırmandı. Chicago ve Londra borsalarındaki hedge fonlarının, emeklilik fonlarının ve devletlerin de spekülasyona katıldığı karışık bir düzen bu. Tegenlicht, işte bu fiyat sisteminin isyanı hızlandırdığını söylüyor.

Arap Baharı'na buradan bakanı görmemiştim. Bakalım ileride tarihi buradan yazanı görecek miyiz?

beş yüz kırk gün nasıl geçer?


Belçika'da hükümetsiz geçen 540 gün bir dünya rekoru. Muhtemelen de bir daha geçilemeyecek (tabii Belçika bir daha hükümetsiz kalmazsa)

"Formateur" Elio di Rupo'nun kuracağı yeni hükümet görevine Pazartesi başlayacak ve Belçika, tarihinin en sıkıntılı sayfasını böylece kapatmış olacak.

Belçika'nın 540 günüyle, nevi şahsına münhasır politikacı Elio di Rupo'nun hikâyesi başka post'ların konusu olsun; şimdilik konu hakkında daha önce Newsweek Türkiye'ye yazdığımı paylaşayım. Dünyanın en sıkıntılı rekor listesi için aşağıdaki linke buyurun:

Hükümetsizlikte dünya rekoru.


umberto eco gazetecilere karşı



Kuru varsayımlar için, Umberto Eco'nun şapkasında her zaman bir tavşan vardır. Kitap ölüp gidecek diyenlere, hayır ölüp gidecek olan sizsiniz, kitaplar kalacak, diye saydırmıştı (tabii kibarca.) Guardian'a verdiği son röportajdaysa "basit ve az yazın"cıları şöyle kalaylıyor:

"Basit şeyler isteyenler sadece gazeteci ve yayımcılardır. İnsanlar basit şeylerden bıktı. Kendilerine meydan okunsun istiyorlar."

Koca gazeteleri metro gazetesine çevirmeye gerek yok yani. Yazı, okurunu her zaman bulur. Yok birader, o günler geçti, demek de bir tercih tabii. Ama adamın kitapları ortada. "En basit yazdığım en az satanıydı" diyen de Eco. Hangisi olduğunu röportajdan çıkartırsınız artık.

Eco'nun röportajının tamamı için: Guardian

Foto: Mark Larson / Some rights reserved


şaka yaptım vurmayın

Haber takibi yapalım...

Dün şurada BBC'deki Top Gear programının sunucusu Jeremy Clarkson'un İngiltere'deki greve katılanlar için "bunları ailelerinin gözü önünde vuracaksın" dediğini yazmıştım. Beyin bedava elbette ama bugün çığ gibi büyüyen tepkiden yılmış, şaka yaptığını söylüyor efendi. Fenası, onun ardına sığınıp grevcilere laf sokan Daily Star gazetesi de özrü (ya da şaka itirafını) manşetten bildiriyor. Bakın bizim ilgimiz yok, hesabı. Sonuçta gazete için amaç hasıl oldu; söyleyeceklerini söylediler. Clarkson'u da kullanıp attılar.

Aynı zeka düzeyinin bizdeki temsilcilerinden biri de "kadın istemezse kimse ona tecavüz edemez" buyurmuş. Yarın çıkıp o da şaka yaptım, der. Ya da demez. Türkiye ile İngiltere'nin farkı da bu işte.

ay sarayında