Tropenmuseum’da ‘Cool Japan’ isimli sergiyi nihayet dolaştık. Havalı bir iş ama ağza bir parmak bal çalmaktan öteye gitmiyor. Beginner düzeyinde.
Bana kalan sergideki şu fotoğraflar oldu. Biri ustaların ustası Hayao Miyazaki’nin, diğeri yine manganın büyüklerinden Yoshihiro Tatsumi’nin…
İki çalışma usulü. Düzenli, iptidai... İkisini de severim.
Miyazaki usta giymiş esnaf önlüğünü, sakalını taramış, dalmış hayaller alemine… Tertipli düzenli, her şey yerli yerinde. Çalışmanın güzelliği için tüm koşullar oluşmuş. Emeğin ilhama, ilhamın emeğe dönüştüğü bir makineyi, tıkır tıkır, güvenle işletiyor. Kendini işliyor. İyi bir pastacı da olurdu Miyazaki Usta, iyi bir heykeltraş da. Saatlerimizi de mükemmelen ayarlardı. Önlük işte o önlük. Ancak ustanın giydiği, giyeni de usta kılan önlük. Bir gün giymek isteyeceğim önlük.
Tatsumi’nin fotoğrafı çok çok eskilerden. Sanki kayıp bir geçmişten. “Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim” diye başlar ya Kavafis; işte çok eskiden çok, ta gençlik yıllarından, neredeyse silinmiş bir anı… Yazdır, sıcaktır; çalıştıkça yaptığın işin içinde kendi unutursun… Dağınıktır masa. Kahve, sigara, viski; o anki zehrin hangisiyse, hayallerinin yanında o yürür. Yapış yapıştır gece, üstünü çıkarırsın. Tatsumi Usta çiziyor ama sen yazarsın, yazarsın, yazarsın… Şafak söker. Uyumaya gidersin, o masada uyuyup kalmamışsan. Bedenin kendini bırakır; zihnin halen masada oturmuş çalışmaktadır. Öteyi beriyi düzeltir, sağı solu silkeler, sonra o da uyur. Emeğin mutluluğuyla uyur.
İyi çalışan insanın fotoğrafları bile çalışma şevki veriyor, ne tuhaf. Emek de bulaşıcıdır belki.
Aşağıda Miyazaki ve Tatsumi ustaların işleri...