bu aşk senden önce hürriyete yöneldi
gecenin ortasında sen sımsıcak bir kadın
içinde sen varken geceler dile geldi
seni hatırladıkça bir kadeh armagnac içerim
armagnac demek yirmi beş damla gözyaşı demekmiş
demek her akşam yirmi beş damla gözyaşı içerim
Attilâ İlhan
İlkin lisedeyken okumuştum ve çok sevmiştim. Ama yıllar var ki bu dizeleri düşünmemişim. Neden o an apansız aklıma geldi, bir ses, bir koku, sabahın o vakti, gelip geçen biri ya da bir şekilde otogarın kendisi mi tetikledi, anlamış değilim. Eh, her şeyi de anlamak zorunda değiliz.
Matematik bir yaz günü kadar güzeldir
Derin güller ve bir problem çözmek
Bir gülün dibindeki problem
Bir bardak su güzelliğindedir
Annemin gülüşü ve bir arka bahçe
Çocuk sesinin içindeki problem ve gül
Dünyanın bir yaz günü dönüşünde
Bir problem bir güle eşit gibidir
Ataol Behramoğlu, 1991.
PS: Resim, Eeichi Kotozuka'nın
Unuttuğunu hatırlamak ne kadar şiir dışı bir ifade. Fazlaca edimsel. Duble edimsel hem de.
Sadece ben değil, biliyorum. Şiir okuyanımız az. Giriş gelişme sonuç dünyasına fazla kapıldık. Yok hayır kapılmayız biz, desek de kapıldık. Sonuç yok gerçi. Gelişme de seyrek. Genelde girişiyoruz. Giriş bizim işimiz.
Halbuki şiir bütün zamanları aynı anda dolaşır. Suda açılan halkalar gibi. Zamanda yayılır ve kendi içine kapanır. Belki o yüzden gençken şiiri bunca çok sever, bunca çok yazmaya uğraşırız. Tüm zamanlara, yaşamadıklarımıza da hâkim olabilmek için. Sezeriz.
Belki de ileri yaşlarda yeniden düşülüyordur şiire. Belki şimdi düşüyorum ben. Louise Glück bahane.
O halde hiç ara vermeden, buyurun bir Melih Cevdet Anday şiirine:
BOŞLUĞUN GEÇMESİ EVİN ÜSTÜNDEN
Mavi yeşim taşından kubbe,
Tavşan ne diye bizden kaçıyor
Güneşe çıkıyor ölümler lamba ile?
Tükenmiş geleceğin fazlalığı,
Gidiyoruz nasılsak öyle,
Çözmeden yüreğin gizini.
Belki hiçbir şey değişmedi,
Düş de gerçek de.
Resim Van Gogh'un.
1. “Hiçbir şey çocuğun hayal dünyasına benzemez. Hep çocuk kalmak istedim... Kaldım da…” Ömer Lütfi Akad / Işıkla Karanlık Arasında 2. Y...