tahliyenin vicdanı
Kapılar artık gerçekten kapandı. Libya’da vatandaşı bulunan ülkeler tahliye işlemlerini neredeyse bitirdi. Çin 32 bin, Türkiye 19 bin vatandaşını memleketlerine götürdü. Brezilya 3 bin, İtalya bin beş yüz kişiyi tahliye etti. Yunanistan, Almanya, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin orada zaten pek kimi kimsesi yoktu; olanı getirdiler. İngiltere, basınının isterik çığlıkları eşliğinde yaklaşık beş yüz vatandaşı için çölde askeri operasyon yaptı. Geciktiler ama sonuç aldılar.
Yani artık kurtaracak kimse kalmadı. En fakirleri saymazsanız… Burkina Fasolu, Ganalı, Malili, Nijeryalı, Vietnamlı, Bangladeşli, Taylandlı petrol işçileri kapanan kapıların ardında bekleşip duruyorlar. Hükümetleri dahil, onların canını umursayan kimse yok. Zaten hükümetlerinin elinden de pek bir şey gelmiyor. Trablus’taki Gana büyükelçisi “ne yapacağını bilmediğini” söyledi mesela. Uluslararası Göç Organizasyonu bu durumda bir buçuk milyon işçinin olduğunu duyurdu.
International Herald Tribune, hemen hepsi erkek olan bu işçilerin perişan durumda olduklarını yazdı. Bir uçak veya feribotun kendilerini alacağı ümidini çoktan yitirmişler. Bir arada durmaya, geceleri Mısır ya da Tunus sınırına ilerlemeye çalışıyorlar. Ellerinde avuçlarında olan da çalınıyor. Dahası, siyah Afrikalılar, Libyalıların yine siyah paralı askerlere yönelik öfkesi sonucu, mermilerin ve bıçakların hedefinde.
Petrol firması yöneticileri bu adamları o büyük hapishanenin içinde savunmasız bırakarak tabanları yağladı. Herald Tribune, geride kalanları düşünmeden kaçanların çoğunun Türk firmaları olduğunu yazmıştı. Bugünkü haberinde Türkiye’nin gönderdiği feribotların 2530 yabancıyı da taşıdığını söyleyerek, suçlamayı biraz hafiflettiler. Ankara’dan bir tanıdığım, bazı Türklerin, işçilerini de tahliye etmek için kendisinden torpil istediğini söylüyor. "Yöneticiler de çaresiz," diyor.
Her halükarda bizim basın bu işlere hiç girmedi. Kendi vatandaşlarının derdindeki diğer ülkelerin basını da yanaşmıyor.
İşçilerin nispeten şanslı olanları bugün Tunus ve Mısır sınırına yığılmış durumda. Sınırlardan her gün on beş bin kişi kaçıyor ve elbette Tunus’un, Mısır’ın dertleri kendilerine yeten yetkilileri de onları istemiyor.
Tahliye ederken de biraz vicdan lazım, değil mi? Petrol firmalarını geçtim ama vicdan, gözü kendi vatandaşlarından başkasını görmeyen gazetelere de lazım. Petrol fiyatlarının yükseldiğini yazmak kolay, o petrolü çıkartanların durumunu da yazın. Hiç zor değil.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
eve dönmenin yolları
Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
The Village from Pedro Sousa | visuals on Vimeo . Arkadaşlarım bir bir tatile gidiyor. Öyle tatil köyü, otel motel sevmiyorlar. Küçücük kö...
-
Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...
-
Bu piyano, bu ses, bu söz... Bir dünya. Fısıldaşın dalgalar. Pıçıldaşın lepeler...
-
Eski defterlerimden birine not almışım: Telefonun çalmıyorsa bil ki benim. Jimmy Buffett... Kimdir bu adam? Tamam havalı bir laf da, niye...
-
Ken Loach'un son filmi 'Old Oak'unu daha seyredemedim, gerçek anlamda son filmiymiş meğer. 87 yaşında. Kendisi açıklamış. Aslınd...
-
Dağ başında bir bakkal dükkânı. Muz ve incir tezgâhlarının yakınında. Dışarısı kavruluyor, içeride klima serinliğinden burnunu çıkarmak iste...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?