ethem onur bilgiç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ethem onur bilgiç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

cemiyetimiz neşesizdi

" (...) Herkes bilir ki, bir saat ya geri kalır, yahut ileri gider. Bu işin üçüncü şekli yoktur. Bu da tam ayar imkânsızlığı gibi umumî bir kaidedir; meğer ki durmuş olsun. Fakat burada iş şahsîleşir. Benim nazariyem şudur ki, insanlar kâinatın sahibi olmak üzere yaratıldıkları için, eşya onlara uymak tabiatındadır. Meselâ, benim çocukluğumun geçtiği Abdülhamit devrinde cemiyetimiz neşesizdi. Başta padişahın asık yüzünden gelen ve halka halka etrafa yayılan bu neşesizlik eşyaya da sirayet etmişti. O zamanın vapur düdüklerinin acılığını, hüznünü, keskinliğini benim yaşımda olanların hepsi bilir.  (…) Saatler de böyledir. Sahiplerinin mizaçlarındaki ağırlığa, canı tezliğe, evlilik hayatlarına ve siyasi akidelerine göre yürüyüşlerini ister istemez değiştirirler." 

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar


PS: Geçen aynı kitaptan bahsederken, grafik tasarımcı Ethem Onur Bilgiç’in illüstrasyonunu kullanmıştım. Bu güzellik de onun. 

tanpınar'dan bir vergi önerisi

Devlet para arıyor. Dönüyor dolaşıyor parayı aynı yerden, aynı kişilerden alıyor. Bir hayrım dokunsun, edebiyat tarihinden bir ‘inovasyon’u devletciğime önermiş olayım. Bu benzersiz ama çok pratik para toplama fikrinin mucidi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın baş kişilerinden Hayri İrdal. Olayların geçtiği yer: Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Kurguladığı para toplama sistemini anlatıyor İrdal: 

" (...) Büyük bir maliyecimiz bu ceza sistemini maliye tarihinde gerçek bir buluş addettiğini resmen bildirmiş ve bundan sonra adımı Doktor Turgot, Necker ve Schacht’la beraber anmakta hiç tereddüt etmeyeceğini her fırsatta tekrarlamıştı. 

Hakkı da vardı. Şu itibarla ki, şimdiye kadar halkı mükellef kılan para işlerinde memnuniyetsizlik daima esastır. Hele bu bir ceza şeklinde olursa, daima insanı rahatsız eder. Bizim nakit cezamız ise hiç böyle değildi. Suçlu, kontrol memurumuzdan bunu işitir işitmez, evvelâ şaşırıyor, sonra işin mantığındaki sağlamlığı anlayınca, tebessüme başlıyor, tatbikattaki ciddiliği görür görmez, gülmekten katılıyordu. Kaç kişi memurlarımıza, bilhassa ilk günlerde “Aman ne olur bir kere de bizim eve gelin, bunu karım behemehal görsün, işte adresim” diye kartını uzatmış, ayrıca otomobil parasını da vermişti. 

Nakit cezamızın dayandığı esas, şehre ait umumî saatler başta olmak üzere, açıkta bulunan saatlerden biriyle uymayan her saatten alınan beş kuruştan ibaretti. Fakat bu saat ile bir başka saatin arasında da ayar farkı varsa bu sefer ceza iki misli oluyordu. Böyle komşu olan saatlerin sayısı çoğaldıkça ceza hendesî de nispetle artıyordu. Tam saat ayarı haddizatında imkânsız olduğu için  -bu, saatlere mahsus bir ferdî hürriyet meselesidir, bittabi o zaman bunu açıklayamazdım-, hele kalabalık bir yerde yapılan tek bir kontrolde epeyce miktarda bir para tahsili mümkündü."

Hadi devletcim kıpırda! Saatleri Ayarlama Enstitüsü senin yanında nedir ki? Aynısını sen de yapabilirsin. Belki bu sayede iki kadeh rakıdan da uzak durursun, meyhane sofralarına bir rahat verirsin. 

Bu iş kafana yatarsa, halletmen gereken bir mesele var yalnız. Millet saat takmayı, duvarına saat asmayı boşladı; cep telefonlarının göstergelerine talim ediyor. Malum, onların saati de emirlerini kendi enstitülerinden, Apple’dan, Google’dan alıyor… Olacak iş mi?

Emret, millet olarak yeniden saat kuşanalım; saatlere mahsus o ferdi hürriyetle yeniden haşır neşir olalım. Bir taşla üç kuş vuruyorsun bak! Her bir dakika farkı üzerinden sana vergi vereceğiz, bir; yok olup giden, han köşelerine sıkışan bir endüstri canlanacak, iki; dış mihrakların zamanından sıyrılıp ‘yerli ve milli’ ayarlara geçeceğiz, üç.

Edebiyat kazandırmıyor diyemez gayrı hiç kimse!  

*
PS: Nefis illüstrasyon grafik tasarımcı Ethem Onur Bilgiç’e ait. 

yeşil sos niye bitti?

Şehrin merkezinde çok iyi bir patatesçi var. Merkezde ama azıcık da saklanmış bir yerde; oralardan geçiyorsam bazen uğruyorum. Kuyruktaki tu...