Bazı şeyleri bulmak olanaksızdır, onlara ancak rastlayabilirsiniz.
burdur soğuğu
Dikkat, askerlik anısı içerir
Acemi birliğim Burdur’daydı. Aralık ayını orada geçirdim. Soğuktu, çok soğuktu da o ay içinde bir dört gün var ki soğukları bana yeniden tarif etmişti.
Kurban Bayramı, o sene Aralık’taydı. İki hafta askerlik yaptıktan sonra, “Tamam, dört gün tatilsiniz” dediler. Bunalmıştık, yorulmuştuk, sevindik. Hem komutanlar da tatile çıkacak, evlerine gideceklerdi. Serbest kalacaktık.
Gerçekten de serbest kaldık. Ama hesaplayamadığımız bir şey vardı. Yapacak hiçbir şey kalmamıştı. Sabah altıda yatakhaneden çıkıyor, akşam altıda dönüyorduk. Yemekhane harici, içeriye girmemiz yasaktı. O kadar soğuktu ki… Dört gün boyunca, yemek saati gelsin de ısınalım diye bekleyerek, kışlada dört döndük. Konuştuk, sustuk, sıkıldık, sonra hep sustuk, bekledik. Üşümekle ve ısınmakla uğraştık.
Bugün şehirde dolaşırken o hisse kapıldım. Yapacak hiçbir şey yok. Girmek isteyeceğim yerler kapalı (Berberlerle alışveriş mekânları açık ama durup dururken de girilmez ki onlara). Hava da epey soğuktu. Amsterdam bugün, Burdur’u hatırlattı bana.
Yine de saatlerce yürümek iyi geldi.
Askerli resim Chagall'in.
eli sopalı kadınlar
Dino ve Aslıhan’la akşama doğru yürüyüşe çıkarken görüyoruz onları. Her defasında parktan yeni çıkmış oluyorlar. Sokağın köşesinde vedalaşıp evlerine gidiyorlar.
Altmışlarında iki kadın. Güleryüzlü, şen şakraklar. Rutinlerine sadıklar.
Ellerinde birer sopa var. Baston değil, şemsiye değil, sopa. Ucuna çiçekler iliştirmişler sopaların.
İlkin anlam verememiştik, üzerinde durmamıştık. Zaten tedirgin tedirgin yürümekten, diğer insanlarla aramıza mesafe koymaya çalışmaktan başka bir şey düşünemiyorduk. Bir tek Dino Bey kendi havasında; scooter’la bütün parkı harmanlıyor; bir şey düşündüğü yok. .
Onları ikinci defa gördüğümüzde jeton düştü. Sopalar bir buçuk metre!
Nasıl yani? Yaklaşanı sopayla mı dürtüklüyorlar? Ama ‘niyetimiz de kötü değil’ dercesine mi iliştirmişler çiçekleri? Aklımıza başka bir şey gelmedi.
İş üzerinde de göremedik ki, ne acayip huylar gelişti, diyeyim.
Ama iz üstündeyiz.
PS: Resim, Henri Matisse'in 'kesik'leri.
keşke ekmeği bölüşseydik
Sevgili ekmek arkadaşlarım, ev arkadaşlarım, yol arkadaşlarım… Emek arkadaşlarım…
pencere önü muharebeleri
İnsanlar sokaklardan çekilince martılar geldi. Öyle efendi efendi de gelmediler. Etrafta çete olarak dolaşıyorlar.
Görsel, Tom Kristensen'in eseri
kaygusuz abdal menem, fartu furtu bilmenem
şimdi buenos aires'e bağlanıyoruz
Siz yine de tanışın onunla.
-
Bin dereden su getirmek, deriz… Bu sözle bir işi yapmamak için oyalanmayı, olmayacak bahaneler üretmeyi anlatırız. Neden böyle söylemişiz? Z...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Yeni yıl kararları... İki yıl evvel, Gazete Duvar için yazmıştım (O kadar olmuş mu yahu?). Burada da dursun... 1 Ocak’ta birçoklarımız yeni...
-
13-14 yıl evvel ‘İki Kral’ isimli kısa bir öykü yazdım. Sonra da onu kaybettim. Tüm arşivlerime, hard disklerime, oraya buraya baktım ama bu...
-
Sadece çocuklar gözlüklerini dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi düzeltir. Minik burnun üzerinde kaşıntı. Kulaklarda beklenmedik bir ağ...
-
İ plere tutunanlar, ateş yutanlar, bıçak atanlar… Bükülenler, katlananlar, uzayanlar… Elastikler, devler, oransızlar… Tuhaflıklar bitiyor di...