çelişkiler keskinleşsin diye...
Şimdi ben bunları masamda yazıyorum. Müzik açık. İlgilenen varsa "The Heart of Saturday Night" çalıyor. İçerisi serin.
Evdeki masamda olmasaydım, gazetedeki/dergideki masamda olurdum (işsizlik işte!) Masa da masaymış ha, sadece beni değil, hepimizi alırdı. Birbirimize laf atardık; arada sigara içerdik; birkaç cümle yazar, beğenmeyip silerdik.
Haber için şartların olgunlaşmasını beklerdik.
Şartlar hiç olgunlaşmayacak.
Olgunlaştığı yerlerde koşturup duruyor insanlar. Buyurun işte, yukarıdaki videoda var. Daha binlercesinde var. Vatandaş gazeteciliği denilen mesele hani, bu işte onun saf hali... Kıskanmıyorum desem yalan ama masa da çekici tabii çoğu zaman. Kıyaslamak gerekli mi, onu da bilmiyorum aslında.
Her neyse, video Suriye'den. Çatışmaların sürdüğü Talbisa'dan. Kaydı alan Suriyeli'de küfür kıyamet; askerlere fena sallıyor. Ateş edenleri görüntülüyor. Bir yandan da kurşun deliklerini, afişleri, duvar yazılarını... Namlular ondan tarafa çevrilince kirişi kırıyor hemen. Can tatlı...
Ama dakika üç buçuktan sonra (denk gelmiş!) kaçtığı o sokağa tekrar girmek de yürek ister. Bu adam giriyor.
Masamdan alkışlarımı gönderiyorum.
Videoda konuşulanların ingilizce kaydı için buraya.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
yeni usul
Podcast bir başka heyecanmış. Yayıncılığın birçok alanında bulundum. Gazetede, dergide çalıştım. Kitap yazdım. Yayınevinde çalıştım. Blogla...

-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Podcast bir başka heyecanmış. Yayıncılığın birçok alanında bulundum. Gazetede, dergide çalıştım. Kitap yazdım. Yayınevinde çalıştım. Blogla...
-
Dün Yunanistan sınırında göçmenlere karşı insanlık suçları işlenirken, Türkiye’de kalbi göçmenlere karşı nefretle dolmuş binlerce, belki...
-
Yıllardır, "öyle mi olsun böyle mi olsun" diyip de bir türlü hayata geçiremediğim podcast, bugün yayında. İki bölüm beraber. Kimse...
-
İki hafta evvel, “daha sonra devam ederiz” diyerek Şerif Mardin ile Mete Tunçay’ın okuma listesine girmiştim. Bir düşününce, o zaman bil...
-
İngilizce’de ameliyathaneye ‘operating theater’ da deniyor. Dilin bir azizliği değil, ilk zamanlar gerçekten bir tiyatro sahnesi gi...
-
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demeyi seviyoruz. Büyük büyük laflar. Olmayabilir sahiden de ama biz değişmeyi istiyo...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?