yazmak I - çölde tek başına

‘Mukaddime’yi yazmak için İbn-i Haldun, hayata dört yıllık bir ara vermiş. Bedevilerin arasında sadece yazarak yaşamış. Dört yıl. Hiçliğin ortasında, yıldızlara bakarak, dört yıl.

O kitap da dönüp dolaşıp modern sosyolojiyi kurmuş. 


Bize pek yansımamış ama çöl sessizliği yılları haricinde, binbir defa filme çekilesi, maceralı bir hayat İbn-i Haldun’inki. Kuzey Afrika ve Endülüs’ü neredeyse adım adım dolaşıyor. Küçük beyliklerde birtakım prens adaylarına danışmanlık vererek, siyasi komplolar kurdurarak diyelim, onları tahta hazırlıyor. Başarısız oluyor. Hapse düşüyor. 


Çıkıyor. Yine danışmanlıklar. Yine maceralar. Yine saray oyunları, entrikalar. Olmuyor, olduramıyor ama yırtıyor da. Bir yandan etrafına bakıyor. Görüyor, yorumluyor, kaydediyor. Mısır’da Memluk sarayına yerleşiyor. Anlatıyor. Herkesii etkiliyor. Ortadoğu’yu işgale gelen Timurlenk’e elçi gidiyor. Anlatıyor. Bu konularda pek de boş olmayan hükümdarı bilgisiyle büyülüyor.


Hızlı, çok hızlı bir yaşam. Ortaçağda, 14 ve 15’nci yüzyılların kesiştiği dönemde bir hayat ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı…


Yavaşlamaya o da ihtiyaç duymuş. Çöle çekilmiş. 


Yazmış. 


PS: Robert Irwin’in biyografisini henüz okumadım ama Ibni Haldun’u anlattığı güzel ve kapsamlı söyleşiyi dinledim. Tavsiye ederim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...