yıllık iznin bir haftalık bölümü



Temmuz’un son haftasındaki yayını da sayarsak, Wikileaks bu sene dünyanın dört bir yanındaki gazete ve gazetecilere süper kıyak yaptı, diyebiliriz. Bir defa, taş atıp kolunuz yorulmadan manşetiniz çıkıyor, yanılıp mahcup olma tehlikesi de yok. Olay o kadar büyük ki, okunmanız da garanti üstelik.

Az buz değil, neredeyse bütün gazetelerin en az bir haftalık manşeti bu sene Wikileaks’tendi. Herkese yıllık iznin bir bölümünü, patron değil Julian Assange dağıttı yani. Bu işler karşılıklı; o halde aynı patron Wikileaks’e bağışta da bulunsun (malum, Assange’ın çarkı öyle dönüyor.)

Yani Wikileaks hem manşeti hazırlıyor, hem de herkesi masasının başında tutuyor. Yeter mi? Okumalar bitince, gazeteciler parçaları birleştirmeye başlayacak, kendi manşetlerini atacaklar. En azından öyle umalım. Wikileaks’in de biraz tatile ihtiyacı var sonuçta.


Bu arada herkes Ankara kaynaklı belgelere ve Wikileaks’ten gelen tweet’lere abone olmuşken, başka belgeler üzerinde de mesai yapıp manşetini taştan çıkaran Radikal’e tebrikler valla. İlgili haber de işte aşağıda.



elf leyle ve leyle




Hayatı Hollywood’dan takip etmeye alıştığımız için aklımıza gelen ilk soru şu: Bu adamın (Julian Assange’ın yani) ne kadar ömrü kalmıştır? Yaşatmazlar bir şekilde, diyoruz.

Eh, çok daha azı için, CIA, Akbabanın Üç Günü’nde Robert Redford’un burnundan getiriyordu. Yine de Hollywood ölçeğinde düşünmeyelim; Doğu bize daha çok uyar.

Wikileaks’ın eldeki belgelerinin ancak binde birini yayımladığını biliyoruz. Demek ki, nereden baksan bin gece daha belge gazetecisi olacağız. Hem Türkiye saatiyle belgeler geceleri yayımlanıyor. Romantik yaklaşalım, Şehrazat’ın ölümden kurtulmak için hikâye anlatacağı daha bin gece var.

Assange, “dünyaya bir kere geliyoruz” demiş. Bin atımlık barutu olmasaydı, bu kadar rahat olur muydu?

Şehrazat’ın bin bir gecelik becerisini bin yıldır konuşuyoruz, bakalım bu işi daha ne kadar konuşacağız.

Ümmü Gülsüm'ün Binbir Gece'si aşağıda:

bağımlılık bildirisi



Irish Examiner’a, “İrlanda topu dikti” haberlerini okurken rastladım. Memleketleri kan ağlarken Examiner’ın eli armut toplamamış; geçen hafta mükemmel bir ön sayfa hazırlamışlar. İrlanda’nın 1916 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’ni bir çırpıda “Bağımlılık Bildirisi’ne çevirerek öfkelerini ortaya koymuşlar. Bildiri’nin orijinali şöyle başlıyor: “İrlandalı erkekler ve kadınlar, Tanrı’nın ve millet olma geleneğinin devşirildiği geçmiş kuşakların adına, İrlanda, bu bildirgeyle, çocuklarını bayrağı altında toplanmaya ve özgürlüğünü ilân etmeye çağırıyor.” Bildirinin yeni versiyonu ise “Allah aşkına bu duruma nasıl düştük”, diye soruyor ve İrlanda’nın çocuklarını, ülkenin ekonomik bağımsızlığının Avrupa Merkez Bankası’ndaki yeni efendiler tarafından defnedilecek cenazesine katılmaya çağırıyor.

Atatürk’ten haberdar olsalardı “ekonomik bağımsızlığını kaybeden bir millet siyasi bağımsızlığını kaybetmiş demektir” cümlesini de habere eklerlerdi muhtemelen. Etkili gazetecilik! Popülist ön sayfa yapmanın da bir adabı var işte.

ters yön



Avrupa'da Portekiz ve İspanya gibi uzak taşra kaleleri düşerken sesleri çıkmıyordu; Yunanistan dümdüz olduğunda da bu kadar feryat etmediler. Neo Haçlı Daily Express (logoya bakın) İrlanda'nın da topu dikmesi üzerine kampanyaya başladı.

Dün İngiltere'nin Avrupa'dan kendini ayırması gerektiğini söylüyor, "Brüksel'in oyuncağı olmayacağız" diye kelime oyunları yapıyorlardı. Bugün destek bulduklarını da söylüyorlar. Yüzde 99. Okur profili çok sağlammış demek. "Ne mozaiki ulan, beton!" ayarında.

Bulvar gazetesi falan ama İngiltere'de bu çapta bir yayın bildiğim kadarıyla ilk defa yapılıyor. Paşa gönülleri bilir. İnsan şunu düşünmeden yapamıyor yine de: Ertuğrul Özkök Bild'de yazıyorsa, Yılmaz Özdil Daily Express'e başyazar olur.

kim olursan gelebilirsin?



Hararetli bir tartışma ama birçok köşe yazarının sanki 40 yıldır Naipaul okuyormuş gibi laflar etmesi hiç ilginç değil; sırıtıyor. Bugün Zaman’a, V. S. Naipaul meselesinin Hilmi Yavuz’un kalemi aracılığıyla başladığı gazeteye baktım. Yazarın İstanbul’a gelmekten vazgeçmesinin nasıl haberleştirildiğini merak ediyordum:

İnternetten okuyabildiğim kadarıyla, ilgili haberin ilk cümleleri aşağıda:

“Avrupa Yazarlar Parlamentosu bugün V. S. Naipaul tartışmalarının gölgesinde başlıyor. İslam ve Müslümanlara hakaret eden eserleri sebebiyle tepki çeken Nobel ödüllü yazarın gelmeyeceği açıklanan toplantının açılış töreni bugün saat 10.00’da Hilton Otel’de yapılacak.”

Sonrası toplantıya kimlerin katılacağı ve Naipaul’un gelmeyeceğine dair açıklamayı ne şekilde yaptığına dair birkaç cümle, o kadar. Tuhaf değil mi, gazetenizin bir yazarı, bütün Türkiye’yi içine çeken bir tartışma başlatmış, siz meseleyi üç cümlede özetliyorsunuz. Hem de nasıl ifadelerle: “(…) İslam ve Müslümanlara hakaret eden eserleri sebebiyle tepki çeken Nobel ödüllü yazarın gelmeyeceği açıklanan…” Yani bir yazar hakaret etmiş, doğal olarak tepki çekmiş, o da gelmemiş. Bu kadar basit… Meseleyi başlatan Hilmi Yavuz açısından basit olabilir de, bu iş o gazetenin gazetecisi açısından da bu kadar basit mi? Yavuz’un görüşü, Zaman’ın gazeteciliğini bağlar mı; gazetecinin elini haber yazmaktan alıkoyar mı; bu bir ortak görüş müdür? İşin komiği, kimin tepkisini çektiğini bile yazmamışlar. Sadece Yavuz’un yorumu derdik ama anlaşılan bütün gazetenin tepkisini çekmiş.

Konudan bağımsız bir anekdot: Üniversitenin ilk yılında, “bekâra ev vermeyen” ev sahiplerinden usanan iki arkadaşım, bütün gün sonuç alamadan dolaştıktan sonra Mevlana Emlâk isimli bir emlâkçıya girerler. Kapıda “kim olursan ol yine gel” yazmaktadır. Nihayet burada bir ev bulabiliriz diye umutlanmaları çok sürmez; bekâra orada da ev yoktur.

-Kapıda kim olursan ol yine gel, yazıyordu ama!
-Bekârsan gelme, kardeşim.

Peki.


Bu arada Naipaul bir zaman önce gelmiş, ancak yine gelemiyor. Mehveş Evin’in Milliyet Cadde'deki yazısı.

flamingo yolu


Fotoğrafçı Robert Haas için şans kapıyı harbiden kırmış. On yıllarca aynı noktada kıpırdamadan dursa bile bu fotoğrafı yakalayamabilirdi. Ama yakaladı. Bugünkü Guardian'ın yazdığı üzere, Meksika'nın Yucatan eyaletinde makinesini kuran Haas, Karayip flamingolarını işte böyle görüntüledi. Gerçek bir flamingo dizilişinde... Haas, kuşlar bu görüntüyü bozmadan evvel, sadece bir kare çekebilmiş. O da bu...

sonraki gün