başyapıt nedir, ne değildir?

Bu kapak dergiyi aldırır. Aldırdı da. Bana, en azından...

Uzun zamandır sinemada, "ben bu filmi arada bir canım çektikçe izlerim" dediğim bir filme rastlamadım. O tür filmlerin bendeki karşılığı Woody Allen. Zaten aynı hissi en son "Midnight in Paris"te yaşamıştım. Şimdi "To Rome with Love" geliyor. Bekliyorum. Beklerken, biraz da bu kapak ve kapak haberinin verdiği gazla, eski Woody Allen'ları yeniden izliyorum.

Ben bunları düşünürken; kendisi başka fikirde. İçerideki röportajında şöyle diyor:

"Sanırım yaklaşık 45 film yaptım. Bazıları güzeldi ama başyapıt değiller. Kendimi kandırmama gerek yok; yalandan tevazu da göstermiyorum. Rashomon'a, Bisiklet Hırsızları'na, The Grand Illusion'a bakarsanız anlarsınız. Başyapıt işte onlar. Benim onlarla aynı festivalde gösterebileceğim filmim yok."

Öyle diyorsa öyledir. Ama yine de bazı filmleri benim için başyapıt. En azından başucu yapıt. Rashomon'un yanına da rahatlıkla koyarım.

Bu arada hazır Allen'dan bahsetmişken, Open Culture'da bulduğum şu videoya da göz atın derim. Üstat Japonya'da, reklam yıldızı. Böyle absürt reklam az bulunur. (Open Culture'ı takip ediyorsunuz, değil mi?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

yeşil sos niye bitti?

Şehrin merkezinde çok iyi bir patatesçi var. Merkezde ama azıcık da saklanmış bir yerde; oralardan geçiyorsam bazen uğruyorum. Kuyruktaki tu...