Bir başbakan danışmanı ne iş yapar? Konuşmasını hazırlarken başbakanını
bilgilendirir herhalde. Hürriyet röportajının gürültü koparmasından sonra, Paul
Auster hakkında Ankara'da belli ki bir araştırma yapılmış. Peki o çalışma şu
cümleyle mi sınırlı: Auster 2010'da İsrail'e gitti.
Bu kadar mı? Gol mü oldu şimdi?
Başbakanın danışmanı (ve de kendisi) Auster'ın İsrail'e neden gittiğini, orada ne yaptığını, ne konuştuğunu merak etmiş midir acaba? Ben ettim, sonucu Haaretz’den aktarıyorum:
Bu kadar mı? Gol mü oldu şimdi?
Başbakanın danışmanı (ve de kendisi) Auster'ın İsrail'e neden gittiğini, orada ne yaptığını, ne konuştuğunu merak etmiş midir acaba? Ben ettim, sonucu Haaretz’den aktarıyorum:
Kudüs’te düzenlenen Uluslararası Yazarlar Festivali’nin
ikincisi 2 Mayıs 2010 akşamı başladı. Paul Auster gibi davetli yabancı
yazarların yanı sıra Devlet Başkanı Şimon Perez ile Kültür Bakanı Limor Livnat
da açılış seremonisinde yerini almıştı. İsrailli genç yazar Nir Baram, programın
hemen başında yer alan konuşmasında orada hazır bulunanlara şunları söylüyordu:
“Bir yazar buluşması ne zaman başarısız olur?
Anlaşmazlıkları sakladığınız zaman. Genç bir yazar olarak, festivalin ve
kokteyl partilerinin aramızdaki sürtüşmeleri maskeleyip, hadiseyi fazlaca
kültürel bir hale sokup sokmadığını merak ediyorum. Kafka, bir kitabın,
içimizdeki donmuş denizi parçalayacak bir balta hizmeti görmesi gerektiğini
söylerdi. Konuşmadığımız öyle çok şey var ki. Buradan sadece birkaç kilometre
ötede bariyerler bulunuyor. Son yıllarda, Yahudi olmayanların haklarına ve
topraklarına sistematik bir şekilde el konduğunu görüyoruz.”
Baram konuşmasının bu noktasında yabancı yazarlara döndü ve artık
zorlu ve dürüst bir sohbete ihtiyaç duyulduğunu anlattı. “Biz, yabancı
yazarların hem yapıcı hem de eleştirel olmalarını bekliyoruz. Çünkü bazen
denizin kenarında yaşasanız bile dalgaların sesini duyamazsınız.”
Başbakan ilgilenirse, bunlar da Auster’in İsrail hakkındaki
düşüncelerinden parçalar. Geçen seneki bir röportajından: “İsrail hakkında duygularım
karışık. Ülkede birçok fanatik dini kurum var. İsrail’in kurucularının, dinin,
ileriki yıllarda bu kadar merkezi ve hayati bir işlev göreceğini düşündüğünü
sanmıyorum.”
İsrail’de katıldığım festival çok iyi organize edilmişti.
Sanat ve düşünce dolu bir hayata yönelik ciddi bir açlık gözlemledim. Ama
siyasi bir noktadan bakınca, insanların artık ne düşüneceklerini bilmediklerini
ve ufukta hiçbir umut görmediklerini de anlıyorsunuz.
Festivale katılan yazarlardan biri bana İsrail’in iki duygu
arasında yaşadığını anlattı. Sol’un ümitsizliği ile Sağ’ın inkârcılığı. Arada
ise çok az şey var.”
Ben Auster’ın samimiyetinden kuşku duymuyorum. Ama dalgaların
sesini de duymuyorum, mesele o.
Paul Auster hakkında son iki haftadır o kadar çok şey yazılıp çizildi ki kimsenin bunu düşündüğünü sanmıyorum. Olayı farklı bir yönden ele almanız isabetli olmuş. Bunca karmaşanın tek olumlu yönü, okuma oranının çok düşük olduğu memleketimizde bir yazarın adının bu kadar çok duyulur olması sanırım.
YanıtlaSilTeşekkürler. Haklısınız, hem yazardan konuşmak askerden konuşmaktan iyidir en azından.
YanıtlaSil