Ya da Washington Post’ta, Guardian’da, Foreign Policy’de?
İyi yazarsanız, doğru zamanda, doğru ve ihtiyaç duyulan
şeyleri söylerseniz, ne söylediğinizi biliyorsanız; yayımlarlar. Tabii gereken kanallardan
da haberdar olmanız lazım.
Ne yazık ki, bir ikinci şık daha var. Bir çatışma, bir savaş
ihtimalinden bahsederseniz yayımlanma şansınız artar. Hele de Batılılar’ın
halihazırdaki paranoyasını, İran’ı konu ediyorsanız.
Washington Institute for Near East Policy’den Soner Çağaptay’ın
yazısı 15 Şubat’ta International Herald Tribune’de yayımlandı (bir versiyonu da
New York Times’ın web sayfasında mevcut; buradan okuyabilirsiniz.) Yazının
başlığı şöyle: “Sıradaki: Türkiye ve İran karşı karşıya.”
Çağaptay, okurlarına “Türkiye ile İran arasındaki rekabetin
yüzlerce yıllık mazisi vardır; ta Osmanlı sultanları ve Safevi şahlarına kadar
gider dayanır,” diyor. Bu önermenin üzerinden de yazısını çatıyor. Son günlerde
İran’ın Türkiye’yi tehdit etmediği tek bir gün bile yokmuş; Ankara ile Tahran
arasında sular ısınıyormuş; İran Nato kalkanı’na gıcık olmuş; artık her şeyi
bekleyebilirmişiz… Mış mış mış mış…
Yani, daha geçen seneye kadar “Türkiye’nin ekseni”
tartışmaları yapıldığını at bir kenara gitsin. Ahmedinecad ile Erdoğan’ın tüm
dünyaya nispet yaparcasına kucaklaşmalarından da bahsetme. Birbirlerine “kardeşim”
diye hitap etmelerinden de... Bunların yerine Arap Baharı’nın her şeyi
değiştirdiğinden bahset.
Hele “yüzlerce yıldır bunlar sürtüşür dururlar” de ama;
Ortadoğu’nun bozulmayan tek sınırının ta 1639’daki Kasrışirin Antlaşması’ndan
beri İran ile Türkiye arasında olduğundan hiç söz etme.
Çünkü söz edersen, yazını üzerine kurduğun önerme çöker. New
York Times da onu basmaz.
Sen de okurlarına “bir şah ile bir sultan o bölgeye hâlâ sığmıyor”
deme zevkinden mahrum kalırsın. Ne denli uyduruk bir cümle de olsa…
PS: Türkiye ile İran arasında bugün bir gerilim mevcut
olabilir elbette. Her daim de vardır; doğru. Sağlam bir yazı yazılsa zevkle
okurum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?