Yazar İsmail Pelit, bir önceki "Sarkozy Mezbahada" post'una uzun ve derin bir yorum bıraktı. Ufarak yorum linkinin içinde kaybolup gitmesin diye, buraya alıyorum. Benim bloga yorum bırakan pek yoktur (varın popülaritemi siz düşünün), ama işte bazen böyle güzel paslaşmalar da oluyor. Benim yazdığımın üstüne daha iyisini koyduğu için, İsmail'e de buradan teşekkür edeyim. İsmail Pelit'in güzel blogunu buradan takip edebilirsiniz.
"siyasetçi mezbahada" diye okumuyorum bu fotoğrafı. daha derin bir tarafı var: mezbaha, mutfağın öncesi aslında. şık sofraların, bilmem ne marka çatal bıçakların, porselenlerin işe koşulacağı zarif yemekler, davetler; güzel giyimli, şık konuklar, herkesin lezizliğinde birleştiği yemekler:
öbür tarafta etin çıplaklığına, kanla et arasındaki hayatı değil ölümü diri tutan ilişkiye bak: bunlar ölülerin etleri: öldürülmüş hayvanlar, askılarda bekliyor, öldüklerini iyice anlasınlar diye derileri yüzülüyor. çıplaklığın kokusu da var: mezbahada burnu alışık olmayan birini etten soğutacak o havaya yapışık cansızlık kokusu: siyasetçi o kokuyu alıyor: kendisinden soğuyor, oysa biraz önce leziz bir biftekle karnını doyurduğu için mutlu olmuştu: ama bifteğin öncesi; ölüm kokuyor.
siyasetini yaşatmak için ülkenin damarlarını türlü çeşitli kanla doldurup, vatanın kalbinin atması için çalışanlar, atmayan kalplerin arasında kendi kalpsizliklerini görüyorlar. siyasetçi, o askıdaki sığırla kendisi arasındaki ortak noktayı kalpsizliği keşfettiği an, şunu da anlıyor: birileri yiyecek beni; sofraya doğru yol alıyorum.
"siyasetçi mezbahada" diye okumuyorum bu fotoğrafı. daha derin bir tarafı var: mezbaha, mutfağın öncesi aslında. şık sofraların, bilmem ne marka çatal bıçakların, porselenlerin işe koşulacağı zarif yemekler, davetler; güzel giyimli, şık konuklar, herkesin lezizliğinde birleştiği yemekler:
öbür tarafta etin çıplaklığına, kanla et arasındaki hayatı değil ölümü diri tutan ilişkiye bak: bunlar ölülerin etleri: öldürülmüş hayvanlar, askılarda bekliyor, öldüklerini iyice anlasınlar diye derileri yüzülüyor. çıplaklığın kokusu da var: mezbahada burnu alışık olmayan birini etten soğutacak o havaya yapışık cansızlık kokusu: siyasetçi o kokuyu alıyor: kendisinden soğuyor, oysa biraz önce leziz bir biftekle karnını doyurduğu için mutlu olmuştu: ama bifteğin öncesi; ölüm kokuyor.
siyasetini yaşatmak için ülkenin damarlarını türlü çeşitli kanla doldurup, vatanın kalbinin atması için çalışanlar, atmayan kalplerin arasında kendi kalpsizliklerini görüyorlar. siyasetçi, o askıdaki sığırla kendisi arasındaki ortak noktayı kalpsizliği keşfettiği an, şunu da anlıyor: birileri yiyecek beni; sofraya doğru yol alıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?