Amsterdam'da perde kapatmayı pek sevmiyorlar. Biz de yavaş yavaş ayak uyduruyoruz onlara. Roma'da Romalı gibi, derler ya...
Ama karşı pencerede bir adam var.
Göbeğini kaşıyan adam kimdir, sorusuna cevap gibi bir adam. Gündüzleri sadece donuyla gezmeyi seviyor. Geceleri nedense bir zahmet giyiniyor.
Pencereden dışarıya uzun uzun bakıyor. Boş gözlerle... Depresyonda olabilir.
Kendi penceremize yaklaştığımda göz göze geliyoruz bazen. Birkaç saniye birbirimize bakıyoruz. Aramızda sanırım şuna benzer bir diyalog geçiyor:
- Ne haber?
- Aynı. Senden?
- Ee görüyorsun işte.
- Ben bir çay koyayım o zaman.
Üzülüyorum da haline.
Tabii bir de onun versiyonunu dinlemek lazım.
Ama karşı pencerede bir adam var.
Göbeğini kaşıyan adam kimdir, sorusuna cevap gibi bir adam. Gündüzleri sadece donuyla gezmeyi seviyor. Geceleri nedense bir zahmet giyiniyor.
Pencereden dışarıya uzun uzun bakıyor. Boş gözlerle... Depresyonda olabilir.
Kendi penceremize yaklaştığımda göz göze geliyoruz bazen. Birkaç saniye birbirimize bakıyoruz. Aramızda sanırım şuna benzer bir diyalog geçiyor:
- Ne haber?
- Aynı. Senden?
- Ee görüyorsun işte.
- Ben bir çay koyayım o zaman.
Üzülüyorum da haline.
Tabii bir de onun versiyonunu dinlemek lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?