biz de zeki müren'i görecek miyiz?


Dergi kapağı yukarıda duruyor işte. Steven Soderbergh son filminde (Behind The Candelabra), şov dünyasının görüp göreceği en renkli isimlerden Amerikan müzisyen ve şarkıcı Liberace’yi anlatmış. Yakında daha sık konuşulacaktır. Ama benim derdim başka. Filmden haberdar olduğumda, aklıma, -evet Liberace’nin hep kıyaslandığı üzere- Zeki Müren düştü.

Zeki Müren öleli 15 yıl oluyor. Ne beyaz perdede ne de televizyonda ona dair bir iz yok. Filmi yapılmadı Müren’in. Oysa ne çok seviyoruz onu. Oysa, söylemeye gerek var mı, Liberace’den kat kat daha yetenekli, daha eksantrik. Hayat öyküsü bir değil beş filmi taşıyacak kadar zengin.

Ama yok işte. Bir Zeki Müren filmi yok. Her gün bir şekilde ondan bahsettiğimiz halde, yok.

Dün Robinson Crusoe Kitabevi’nde çalışan arkadaşım Seda (Ateş), yabancı dilde bir biyografisinin de olmadığını söyledi. Turistler sürekli soruyormuş.

Aslında Türkçe’de de dişe dokunur bir biyografi yok. Halbuki üzerinde çalışılsa, tanıklıklarıyla, sansasyonuyla, dönemin perde arkasıyla memleketi sallayacak bir kitap çıkar. Sallaması da mühim değil. Okusak, üzerine konuşsak, anlasak, anlatsak yeter.

Tuhaf bir memleketiz. Gelmiş geçmiş en büyük starımıza dair film çekmemişiz, kitap yazmamışız. Sadece Zeki Müren mi? Daha birkaç gün evvel ‘babamız’ diye uğurladığımız Müslüm Gürses’e dair ne var biyografi namına? Kaybettiğimiz diğer isimlere dair ne var?

Birisini hayatını okumak için ölmüş olması da gerekmez. Sezen Aksu, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Tarkan… Bu isimleri onla, yüzle çarpın. İyi kötü, Türkiye’ye damga vurmuş, anıt gibi insanlar. Kayda değer ne okuduk? Magazin röportajlarından başka ne biliyoruz? Kendileri yazmadı. Başkaları da onlar hakkında yazmıyor (biyografi yazarlığı sanırım ikinci sınıf bir iş olarak görülüyor bizde.) Piyasada bu isimlerle ilgili birkaç kitap olduğunu biliyorum; biyografi gibi biyografiden bahsediyorum ama. Tanıklıklarıyla, dipnotuyla, tartışmasıyla…

Toplumsal tahlilleri ayrı tutuyorum. Çünkü, az da olsa, onlara örnek mevcut. Üniversitedeki sosyoloji derslerinde Ayhan Aktar, Can Kozanoğlu’nun Cilalı İmaj Devri kitabındaki bir makaleyi illa ki okuturdu (“Her Yola Gelen Karizmatik Amele” başlığıyla İbrahim Tatlıses üzerine.) Aynı kitapta Orhan Gencebay, Ahmet Kaya, Sezen Aksu üzerinden de memleket tahlilleri var. O kadar işe yaramıştı ki... Size de şiddetle öneririm, kafa açar. Ama yine de kastım bu değil. Dolaysız anılardan bahsediyorum.
.
Liberace’den nerelere geldik. En başa dönelim madem. Dün Kaya Genç yazmıştı. Yönetmen Soderbergh, Liberace filmi için beş milyon dolar bulamadığını söylemiş. Büyük stüdyolar bu parayı karşılayacak bilet satılmayacağını düşünüyormuş. 

Zeki Müren için? Türkiye yıkılır, o kadar diyeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

zamanım yok

O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...