yazmak III - oyalanmak için, sabahlarda

"İnsan neden yazar" sorusuna en güzel cevaplardan birini Refik Halid Karay vermiş:



"Kendi kendime dedim ki: Hatıratımı yazsam; sabahları oyalanır, eğlenirim. 

Benim hatıralarım nedir ki, ne olabilir? Eski başvekil miyim? Hepsini bir araya getirsem, bir incir çekirdeğini doldurmaz… Ama öyle değil. Bu hatıralar, ne tarihi aydınlatmak, ne bir fikri müdafaa etmek, ne de ortaya bir iddia atmak için çok ciddi şekilde ve tamamiyle siyasi mahiyette yazılmaz da musahebeyi [sohbet] andırırsa, hafif tutulursa nevişahsına münhasır bir şey olur. Öyle olunca da her zaman okunur, azıcık da geçmişi canlandırmaya ve zamanla unutacaklarımı tespite yarar. 


'Hele bir deneyeyim!'


Bahçeden içeriye girdim. Geniş sofadaki, köşebaşı marangozuna yaptırdığım yemek masasına bir deste kâğıt, hokkamı, kalemimi koydum (Daha o zamanlar yazı için hokka kalem kullanılır, stilo; süs gibi cepte bulundurulurdu). Nasıl başlasam acaba?


Açık pencerelerden engin denize, yalçın dağlara, yer yer fıstık çamı korularına, omuzlarında toprak testiler, pınar başına giden köylü kızlarına, yarı görerek baktım, baktım. Nihayet şöyle başladım: 


'Günlerden ne günüydü; şimdi bilemiyorum; fakat iyi hatırlıyorum, çok aydınlık, adeta şaşaalı bir sonbahar ikindisiydi, ilah [ve benzeri]…'


Bir çırpıda beş altı sahifeyi dolduruvermiştim."


Refik Halid Karay - Minelbab İlelmihrab


Yazmak I - Çölde tek başına

Yazmak II - En eski ormanlarda

insanlar arasında





Bazı insanları hayatta geç buluyorsunuz. Bazı düşünürleri, sanatçıları, yazarları da… 


Üretken tarihçi, yazar Theodore Zeldin ile çok geç tanıştım. Ama onu okudukça uzun süredir tanıdığımı hissediyorum. Benimle benzer kumaştan kesildiğini… (Bu biraz iddialı bir tanım oldu ama bu tanımlama biçimine Zeldin’in itiraz etmeyeceğini tahmin ediyorum).


Wikipedia sayfasının henüz girişinde şunlar yazıyor: 


Theodore Zeldin (22 Ağustos 1933 doğumlu). Oxford’lu alim ve düşünür. Kitapları üç soruya cevap aramaktadır: Bir kişi her gününü ve yılını daha ilham verici yollarla geçirmek için nerelere bakmalıdır? Mutluluk, refah, inanç, aşk, teknoloji ve terapinin ötesinde, hangi ihtiraslar henüz gün yüzüne çıkmamıştır? Bağımsız zihinlere sahip bireyler, kendini farklı ya da  tecrit edilmiş hissedenler ve uyumsuzlar için ne tür roller bulunur?


Zeldin, şüphesiz bu sorulardan ve cümlelerden fazlası.  


Doyulmaz kitaplar yazmış Zeldin. Bizde “İnsanlığın Mahrem Tarihi” ve “Hayatın Gizli Hazları” basılmış. Ayrıntı’dan. Daha bir dolu kitabı var. Yıllarca üzerinde çalıştığı beş ciltlik “History of French Passions” var mesela. “Conversation” var. “The French” var. 


Son eseri “Hayatın Gizli Hazları”. 2015 tarihli. Ben şu an onu okuyorum. Zeldin’e giriş kitabım. 


Kitap, temelde insanın insana ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Günümüzün en büyük macerasının insanları tanımak, onların hikâyelerini dinlemek olduğunu söylüyor. Bugün ancak böyle zenginleşebileceğimizden, kendimizi de dünyayı da ancak böyle keşfedebileceğimizden bahsediyor.


Daha girişte şunları söylüyor Zeldin: 


“Farklı alanlardan fikirleri ve insanları bir araya getirmek, düşüncenin geliştiği ve keşiflerin yapıldığı en önemli yollar arasında sayılır. Birbirine benzemeyen bireyler arasında, uyuşmadığı aşikâr görüşler arasında, geçmişle gelecek arasında var olduğu bilinmeyen bağlar bulmak gizli hazlara giden yoldaki ilk adımlardandır. Dünyayı illa parlak ve kontrast renklerle değil, beklenmedik ortaklıkların sınırları bulandırmasıyla beraber sepya görmek de sağlıklıdır. (Çeviri benim; ben kitabı İngilizce’den okuyorum; Türkçe çevirisi eminim çok çok daha iyidir).”


“Birbirinizi bulun” diyor Zeldin. “Konuşun” diyor. “Anlatın” diyor. Bunları derken, insanlık tarihi nehrine sürekli dalıp çıkıyor ve Batı odaklı olmayan ilginç örnekler, anekdotlar çıkarıyor. 


Haklı Zeldin. Birbirimizi arayalım. Bulalım. 


resim yapmayı öğrendiğim gün


Bugünlerde “metinden komutlarla resim üreten” yapay zekâ programı Midjourney’nin içine düştüm. 

Aklıma gelen tüm fikirlerin, hikâyelerin, masalların görsellerini oluşturmaya çalışıyorum. Mesela Miyazaki’nin, Edward Hopper’ın, sevdiklerimin dünyalarını kendi gözümle kurmaya çalışıyorum. Benim gibi süper yeteneksizler için çok çok sıradışı, olağanüstü bir deneyim. Bu ara, blogu tuhaf resimlerle doldurabilirim.


Bazen resimlerin kendisinden daha önce düşlemediğim yeni hikâyelere yollar açılıyor. 


Geçen gün A. ile birlikte programa bir iki komut verdik ve ortaya bu resim çıktı. Bunu geliştirmek ve bir yerlere götürmek istiyorum. 


Bakalım nereye gideceğiz?





eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...