1.
Kadıköy’de
bir apartman: Mutluluk Apartmanı. İsmini koyanlar ne zarif insanlarmış... Zaten
sokak ve apartman isimlerinde (hatta köylerde) rutinin dışına çıkıldıkça
tatlılaşıyor dünya. O isimlerin hikâyesini merak ederiz hep. Mesela Cihangir’deki
Sormagir Sokak... Ama ben o isimleri koyanların hikâyesini de önemserim. Nasıl
insanlardı, nasıl dönemlerdi, nasıl ruh halleriydi?
2.
Lise
öğrencisi iki genç kız... Sokak müzisyenlerinin önünden geçerken biri kutuya
bozukluk fırlattı, durmadan geçti... Diğeri biraz mahcup, durakladı, eğilip
bıraktı avucundaki parayı. Müzisyenler ardından bakakaldı ilk kızın.
3.
Haruki
Murakami’nin Japonya dışındaki en ciddi hayranları Güney Kore’dekilermiş. Seul’de yaşayan gazeteci Colin Marshall, Los Angeles Review’deki blogunda ayrıntılarıyla anlatıyor. İngilizce’de (ve Türkçe’deki) çevirilerine oranla çok daha fazla
eser var Korece’de. Bilmediğimiz hikâyeleri, Türkiye’yi de kapsayan seyahat
yazıları, caz müzisyenleri üzerine portreleri, viski güzellemeleri vs... Koreliler,
Japonca’da çıkan ne varsa hemen çevirip okuyor. Dahası, yazarı o kadar
seviyorlar ki, Murakami’nin yazarlığa başlamadan önce işlettiği caz kulübünün
adını taşıyan bir kafe (Peter Cat) bile açılmış Seul’de (Bir de, yukarıdaki
fotoğrafta gördüğünüz üzere 1Q84 isimli churro’cu var).
4.
Aynı
yazıdan öğrendiğim bir başka şey: Yazarın yeni kitabı ‘Killing Commendatore’ Japonya’da
birkaç hafta içinde yayımlanacak.
Fotoğraflar: Colin Marshall'ın blogundan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?