rüyaların kumaşı

Bugünü, herhangi bir şeyde süreklilik sağlayarak yaşamak çok zor. Bir düşüncede, eylemde, beğenide… Alışkanlıklarımız bile süreklilik arzetmiyor artık. Kesintiye uğruyor. 

Bu post’u yazarken vakit gece yarısı… Sabahtan beri yaşadıklarımı düşünüyorum da… Bir mail, sonra bir tweet, sonra o tweet’in peşinde bir haber, oradan bir fotoğraf, fotoğraftan bir başka haber, sıkılıp Instagram, like, like, like… Tüm günümüz bunlardan ibaret artık. Döne döne bunları yaşıyoruz. Arada da çalışmaya çalışıyoruz. 

Düşünceler uçuşuyor. Rüya gibi her şey; bir noktadan başlıyoruz, üzerinde durmadan, hemen bir diğerine geçiyoruz; bir sonrakine derken, önce yaptıklarımızı da unutuyoruz. Öfkeleniyoruz, seviniyoruz, acı çekiyoruz, kıskanıyor ve beğeniyoruz. Çok geçmeden unutuyoruz hepsini. Rüyaların kumaşı işte… İncecik, varla yok arası… Süreksiz…

İnsanı yükselten, bir yere getiren, sürekliliktir halbuki. Bir şeyleri sürekli üstüne koya koya düşünme; beceriyi, fikri yükseltme… Bir beyaz kâğıdın, bu beyaz kâğıdın üzerinde kalmak bugün o kadar zor ki… 

İyi de nasıl üreteceğiz biz? 



Resim, rüyaların efendisi Magritte’ten ‘Golconde'…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

ilk burdurlu

A. ile bir kafeden çıkmıştık ki, aceleyle dönüp bir şey unuttum mu diye masanın üzerine bir daha baktım. Unutmamışım. O sırada yanımızda bir...