balta herkese lazım

Orhan Pamuk’un Veba Geceleri’ni bitirdim. En sevdiğim Pamuk kitapları arasına girdiğimi söyleyemem. Ama Pamuk’un bu kitabı yazarken yaşadığı hazzı anlayabiliyorum. Sıfırdan bir ada kurmak, onu özene bezene haritalandırmak, o adaya bir tarih yazmak, insanını biçimlendirmek… Edebiyat uğraşının kendisinin duble tezahürü… 


Anlamadığım, daha açığı, anlamak istemediğimse şu: Orhan Pamuk bu kitabı neden bu kadar uzun tutmuş? Bir cevap, meseleyi yabancılara daha derli toplu anlatmak. Bu hep verilen cevap. Kısmen doğru. Genel okurun tarihle artan mesafesi düşünüldüğünde, kısmen de yanlış.


Ben konu hakkında çok okuduğunu, okudukça her şeyi yazası geldiğini düşünüyorum. İnsan bir noktadan sonra -bence ne kadar iyi yazar olursa olsun- mesafe koyamıyor. Bu yüzden baltalı editörlere hep ihtiyaç var. Editörü ben olsaydım, kitabın ilk yarısının büyük kısmından vazgeçmesini söylerdim. İkinci yarısı ne de güzel akan ama ilk yarısı ayrıntıdan geçilmeyen ve kurgudan da uzaklaşan bir kitap olmuş çünkü Veba Geceleri. 


Bunları kendime söyleyemiyorum tabii. Ben de yazdığım her şeyde aynı dertten muzdaribim. 


***

PS: Goodreads’de Sine isimli kullanıcının kitaba ilişkin yorumundaki şu bölüm çok hoşuma gitti: 


minik bir orhan pamuk kitap kulübü kurup "orhan pamuk drinking game" geceleri organize edesim var. her köpek çetesi belirdiğinde, her "bazan" dendiğinde, her yeni evli çift sevişmesinde birer küçük shot; orhan pamuk bir karakter olarak belirdiğinde üçer shot!

2 yorum:

  1. Yoruma bayıldım. Hakikaten ya. O kadar çok nişanı var ki böyle, alkol komasına girmek de olası tabii:) Ne kadar tatlı bişi, bir yazarın sadık okurları olarak bunlarda buluşmak, aynı yerde buluşmak, hislenmek, hatırlamak, canlı olmak. Benim "böylece daha az yalnızız, daha çok yuvadayız." dediğim şey bu...Bir dönem Orhan Pamuk etkisiyle tüm "bazen"lerimi, "bazan"a çevirmiştim, onu hatırlayıp kikirdedim biraz. Sine elini çabuk tutsa:)))

    Veba, benim için de nüfuz etmesi en zor Pamuk kitabı oldu. İlk 100 sayfayı atlatana kadar kendimi resmen ittirdiğimi hatırlıyorum. İkinci yarıda hızlanana kadar da "neden, neden" diye diye bunaldığımı hatırlıyorum. Hiç dediğin yönden düşünmemiştim, anlatma, aktarma coşkusu.

    Günün sonunda, bazan Orhan Pamuk ya da çok sevdiğim yazar, bu sefer hiç olmamış dediğim bir şey yazsa da ya da yapsa da işte bir kez bende bir kilidi açmış ya, birikmiş o kutlu nişanlar, onu yine de çok ve sıkıca kucaklayasım gelir. Bize bunları yapan birinden nasıl vazgeçebiliriz? "Yüce dağ başında, bir arkadaşla"...

    Çok uzattım, di mi?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir oturuşta Beyaz Kale'yi okumuştum; daha çocuk sayılırdım ve o kitaptan aldığım haz bundan daha fazlaydı. Beyaz Kale sanırım Pamuk'un en minik kitabı; bugün yazsa bin sayfa yazar mı acaba? Anlatmamayı tercih etmek (okurun anlatmadığını da anlayacağına güvenmek) çok zor tercihler ama dedim ya ben de bunu söyleyebilecek biri değilim :)

      Sil

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...