Dağ başında bir bakkal dükkânı. Muz ve incir tezgâhlarının yakınında. Dışarısı kavruluyor, içeride klima serinliğinden burnunu çıkarmak istemeyen 14-15 yaşlarında bir çocuk, dükkân sahibi sıfatıyla oturuyor.
Gazeteleri önüne koyuyorum. Para üstü hesaplarken, birinin fiyatına şaşırıyor:
“Oha üç buçuk lira olmuş bu” diyor.
Tepkileri yaşından büyük. Ben de ona ayak uyduruyorum.
“Diğer gazete de ucuz değil” diye hayıflanıyorum. Sahi ucuz değil, o da üç lira. “15 liraya da gazete var” diyorum, iç çekerek.
“Kim okur abi bunları” diye gülüyor.
Gazeteleri alıp çıkıyorum dükkândan. Muzların, incirlerin sıcağına.