dinlerken

Hollandaca’da okuduğumu anlayabiliyorum ama konuşması biraz zor. Çarşıda pazarda işimi görüyorum, Dino’nun arkadaşlarıyla falan anlaşıyoruz ama ötesi insanı yıpratıyor. Şimdi bir ofiste çalıştığımdan, ofistekilere de benle olabildiğince Hollandaca konuşun dediğimden, biraz daha gayret sarf ediyorum. Yine de zor. 


Çevremdekilerin hepsi okumuş yazmış insanlar. Kelimenin tam anlamıyla öyleler. Yazarlar, gazeteciler, çevirmenler… Konuşuyorlar, dinliyorum. Konuşmaktansa dinliyorum. Yalnız bugünlerde şunu fark ettim. Bazı insanları anlaması çok kolay. Çok düzgün, kurallı ve tane tane konuşuyorlar. Bazılarıysa hakikaten zorluyor. Çok ağızlarının içindeler, kuralsızlar, gelişigüzeller. Yazar çizer olsalar da… Konuşurken cümlelerin ne başı var ne sonu…


Sanırım ben de bu ikinci gruba dahilim. Türkçe konuşurken de…

2 yorum:

  1. merhaba, peki yazi ile hasir nesir biri olarak ofiste hangi dilde calisiyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimkisi gazetecilerin, yazarların, çevirmenlerin kendi alanlarını kiraladıkları bir ofis. Aynı çatı altındayız ama hepimiz kendi işimizi yapıyoruz. Tüm işlerim Türkçe.

      Sil

Sen ne dersin?

zamanım yok

O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...