Bir AKP’li Economist’te o çok gürültü koparan yazının sadece ilk iki paragrafını okusa, yüzünde güller açardı. Yahu biz derdimizi bugüne kadar böyle güzel anlatamadık, dur bir not alayım, diye düşünürdü muhtemelen.
Sonrasını okuyunca iş değişiyor tabii. “Elin ağzı torba değil, büzemezsin” lafının cuk oturduğu az an vardır. Bu yazı işte onlardan biri.
Economist’i Türkiye için, çoğu da buralı gazeteciler tarafından yazılan makalelerden takip edenler şaşırıyor tabii. Bir dergi nasıl olur da (nasıl bir hesap güderek, hangi çetelere hizmet ederek) böyle keskin yazar, diye soruluyor.
Düzenli okusalardı şunu da sorarlar mıydı: Bu nasıl bir dergi ki, bütün bir aleme nizam veriyor; asıyor, kesiyor, kendi politik hesaplarına göre bütün dünyada seçim sandığı kuruyor?
İki paragraf övdükten sonra, Erdoğan’a ne demişler ki? Fazla otoriter… O kadar. Belki bizim başbakandan korkuyorlardır, çünkü fazla laf sokmamışlar. Daha bu hafta, Berlusconi’yi kapağa taşıdı aynı dergi, hadi lisan-ı münasiple söyleyelim, “koca bir ülkeyi beceren adam” diye başlık attılar kapak haberine.
Yunanistan’da, İrlanda’da ekonomiler art arda çökerken Alman Başbakanı Merkel’i hedef tahtasına oturtmuşlardı. Kadının ne hesap bilmezliği kaldı, ne kifayetsizliği. AB’nin bütün yenilgilerinin sorumlusu olarak onu gösterdiler.
Çete ya bunlar, Obama’ya da kafa tutuyorlar. Misal yine bu hafta, Amerikan muhafazakârlarına yol gösteriyorlar, şu şu politikaları güderseniz, Obama’yı sandığa gömersiniz, diyorlar. Portekiz’in yeni başbakanıyla, vaatleri güzel de, ucuz laflar bunlar, diyerek dalga geçiyorlar. İsrail’in savaşçı başbakanı Netenyahu halkının ilgisini saptırmaya bayılıyor, diye söyleniyorlar.
Bu sayıda İsveç ekonomisini çok övmüşler, belki de oraya çalışıyorlardır. İsteyen bu yargıya da varabilir tabii. Ama sonuçta kendi ülkelerinin (İngiltere) yöneticileri dahil, herkese bir lafları var. İyi dersiniz, kötü dersiniz, ama derginin kimliği bu.
“Economist bir seçim önce de AKP’yi destekliyordu, şimdi işler değişti, başka bir dizayn mı çatılıyor yoksa” tartışmasını bir kalem geçelim yani. O tartışmayı yapanlar siyaseten kumda oynamaya mahkum. Boyu geçen sularda şöyle bir soru var: Bir gazete, bir dergi, adı ister Economist, ister ne bileyim Helsingin Sanomat olsun (ki onlar da fena giydirmiş geçen), istediğini yazamaz mı?
Yazar elbet. Taraf da tutar, taraf da değiştirir isterse... Yeter ki açık açık yapsın. Türkiye’de adet olduğu üzere, ima ederek değil.