z raporu 2 - afette parmak hesabı

THY uçağı Amsterdam'a düştüğünde Hollandalı yetkililer kaç kişinin ölüp kaç kişinin kurtulduğunu uzun süre açıklamadılar. Belirsizlik Türkiye'deki ilgilileri çıldırma noktasına getirdi ama adamlar ciddiydi. Her şeyi dikkatle inceledikten sonra ancak, nihai rakamları açıkladılar. Böyle nazik bir konuda düzeltme yapmak istemiyorlardı (bu arada Türkiye'de hem başbakan, hem de ulaştırma bakanı farklı farklı rakamları açıklamıştı bile.) En sonunda bir kayıp raporu açıklandı ve bu rapor değişmedi.

Bugün Elazığ depreminde ölenlerin 51 değil 41 olduğu duyuruldu. Fark, yöre insanının nüfusta başka köyde başka isimlerle bilinmesinden kaynaklanıyordu. On kişinin azalması sevindirici tabii, ama bu konuda bile kayıt tutmaktan aciz ve baskı altında yanlış açıklamalar yapan bir yönetimin varlığı da can sıkıcı. Halen bazı inceliklerin memleketi değiliz. Parmak hesabı geçerli.

Günün sözü (aslında dünün sözüydü) Sağlık Bakanı Recep Akdağ'dan geldi. Akdağ, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın "Eşcinsellik hastalıktır" demecine cevap veriyordu: "Şu bir gerçek, Türkiye’de eşcinsellik yaşayanlarca zor bir şeydir. Ayrımcılık sebebi olabilir. Toplum insaflı olmak durumundadır."

Muhafazakâr bir bakan ölçüsüne göre cesur bir çıkış; tabii sözlerinin devamında kendine bir emniyet payı bıraktığını saymazsak:

"Eşcinsel evliliklerin yapılabileceği konusu bizim toplumumuzun kabul edebileceği bir durum değildir. Çocukların cinsel eğitimlerinin doğru gelişebilmesi için gerekenleri yapmalıyız."


Bakan bu lafları Kavaf'la kavga etmek için söylemedi. Gazeteciler ısrarla sorduğu için konuştu. "Madem hastalık, sağlık bakanına soralım" diye düşünen gazetecilerin açıkgözlüğü bir yana, esas Başbakan bu konuda ne derdi acaba?

zaman bir şirketmiş meğer!

Çevre meseleleri Zaman gazetesinin canını hep sıkmıştır. Sol politikalar, emek, belli bir zümreye ilişkin değilse hak ve özgürlük mücadeleleri de öyle. Sıkıntısını dağıtmak için herhalde bazen müthiş(!) araştırmalar yapıp, keyifle yayımlıyor. Mesela şurada olduğu gibi, Greenpeace Akdeniz'in bir şirket olduğunu ortaya çıkartıyor. "Greenpeace meğer bir şirketmiş!" diyor şaşırarak (ünlem işareti de koyuyor ki sonuna, biz de onun kadar şaşıralım). Sonra da, şu absürd cümleyi kuruyor:

Kamuoyunun, fabrika bacasındaki, Enerji Bakanlığı'nın çatısındaki ya da denizdeki eylemleriyle tanıdığı çevre örgütü Greenpeace'in bir şirket olduğu ortaya çıktı.


Haberin geri kalanına duygularını yükleyememiş Zaman. Çünkü o bölümde işini şeffaf yapan bir kuruluşun kendi yaptığı açıklamaları ve dökümleri nakletmek zorunda kalmış. Sonuçta Greenpeace Akdeniz, diğer ülkelerde faaliyet gösteren ofislerinde de olduğu gibi, evet, bir şirket (yasalar, bağış topladıkları için bu yapıyı zorunlu kılıyor.) Üstelik bunu kendileri, kendi internet sitelerinde yıllardır açıklıyor ve şeffaflık ilkeleri gereği, aldıkları her bağışın hesabını kuruşu kuruşuna veriyorlar. Yani Greenpeace elbette bir şirket, tıpkı Deniz Feneri'nin de olduğu gibi (Zaman belki bunu da bilmiyordur.)

Bu haberi hazırlayan arkadaşın Greenpeace internet sitesindeki şu notu görmemiş olması mümkün mü peki?

[Greenpeace]BAĞIMSIZDIR: Hiçbir şirketten, sanayi kuruluşundan, siyasi partiden ya da devletten bağış ya da sponsorluk kabul etmez. Yalnızca bireylerden aldığı maddi destekle ayakta durur.

Kötü niyetli olmak için bile birazcık akla ihtiyaç var!

z raporu 1

Günün lafını Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, iki dakika içinde bile değişebilen uçak bileti fiyatları için etti: Bilişim hızında giydiriyorlar! Bizler için küçük, bir ulaşım bakanı için büyük bir adım bu. O lafın doğrusunu söyleyeceği bir gün de gelir belki. Bekleyelim.

Bir laf da Beşiktaş'ın Şili'li oyuncusu Rodrigo Tello'dan: Biz depreme çocukluktan itibaren hazırlanırız (Bir bildiği var tabii, bizim kerpiç evler 6.0'da dağıldı ama 8.8 bile onun ülkesini yıkamadı.)

Günün hayalkırıklığı, siyasetteki ışığı giderek sönen Kemal Kılıçdaroğlu. Batman'da "Genel af" dedi, Deniz Baykal kulağını çekince, "yok öyle bir şey" diye panikle yalanladı. Yok öyle bir şey demek kolay, ama şu aşağıdaki cümlelerden kurdukça sen de giderek yok oluyorsun sayın vekil.

“Bugünkü koşullarda bizim bir genel affın olabileceği gibi bir düşüncemiz söz konusu değil” Mahcubiyet gramere de vuruyor tabi!!

bir kitle imha silahı olarak ev

günün iki olayı: 51 kişinin öldüğü elazığ depremi ve cumartesi günkü olaylı diyarbakır-bursa maçının artçıları.

Deprem sabah beşe doğru oldu. BBC, 7 haberlerinde konuyu haritalar eşliğinde verirken, çok da ciddi bir deprem olmadığını söylüyordu. 51 kişi öldü, 34 de yaralı var. Sebep köylerdeki kerpiç evler. Kim diyordu, evler, bilinmeyen kitle imha silahlarıdır diye?

Polis minibüsünde kaçarken ölümden dönen Bursasporlu futbolculardan en az biri, gelecekte bir gün Diyarbakırspor'a transfer olacak. Şehirdeki ilk gününde ne tuhaf hissedecektir kendini...

süresi dolmuştur!


İnternet koca bir arşiv ve bizi zahmetten yine eski usul yöntemler kurtaracak. İşi bilenlere her zaman ihtiyaç var. Kütüphanecilere mesela. Marilyn Johnson geleceğin adap bilen ustalarını yazmış: This book is overdue!How librarians and cybrarians can save us all. Hayırlı uğurlu ola!

ay sarayında