bakana bakanlar


Bakana bakmak bazen bakmaktan daha zevkli geliyor. Bir kadının ardından bakan erkeklere bakmak mesela; minibüse binen kadını baştan aşağı süzen diğer kadına bakmak. Haince bir zevk.

Nihai noktası fotoğrafçıya bakmak. Bizim için bakanlara... Hollanda'nın epey sıkıcı siyasi sahnesini (gerçi neresi eğlenceli ki?) takip eden bir grup fotomuhabir birbirlerine baktıkları bir internet sitesi kurmuş; ismi hebbediekiek. "Poz ver" gibi çevrilebilir Türkçe'ye.

Poz vermiyorlar elbette; kan ter içinde işlerini yapıyorlar; ama iyi de poz çıkıyor doğrusu. Sonradan bakıp eğleniyorlardır. Buraların siyasetine de başka türlü katlanılmaz zaten.


kaplumbağaları beklerken

"Viyana'daki ilk gecemde, Jonathan Carroll beni Tuna kıyısına götürdü. Nehre inen basamaklarda oturduk. Etraf köpeklerini gezdirenlerle doluydu. İnsanlar küçük baş hareketleriyle birbirlerini selamlıyor, köpekler dostça koklaşıyordu. Jonathan gözlerini karşı köprüdeki bir kadına dikip bakmaya başladı. Kadın o kadar yavaş hareket ediyordu ki, salyangozların çektiği bir kızağın üzerinde olduğunu düşündüm. Bir saat sonra nihayet önümüze geldi ve Jonathan'ı tanıyıp selamladı. Jonathan da saygıyla karşılık verdi. Kadının yanında iki kaplumbağa görünce şaşırdım. Etiyopya çöllerinden sürgün kaplumbağalar... Kadın her gece onları gezdiriyordu; Jonathan ise geçişlerini hayranlıkla izlemek için orada hazır bulunuyordu. "Yazarların işi budur, Conroy" dedi. "Kaplumbağaların gelmesini bekleriz. Onları gezdiren kadını bekleriz. Sanat böyle işler. Tavşan ya da yarış atıyla olmaz. Tüm sırları barındıran kaplumbağalardır. Sabır gerekir."

Pat Conroy / My Reading Life

partizan


Raymond Aubrac öldü. Kim olduğunu ölüm haberini okuyunca öğrendim.

Direniş'in hayatta kalan son temsilcilerindendi. Yahudi'ydi. Harvard'da eğitim gördü. İkinci Dünya Savaşı'nda Güney Fransa'da karısıyla birlikte Liberation Sud'ü kurdu. Partizanları örgütledi. Esir düştüğünde, karısı tarafından kurtarıldı (Claude Berri'nin Lucie Aubrac isimli filmi o günleri anlatıyor)

Leonard Cohen'in The Partisan'ını çok severim. Direniş yılları üzerinedir. Şarkı, Aubrac'ın hayatını da içeriyor belli ki.

97 yaşında ölen Aubrac geçen yıl Le Monde'a şunları anlatmış: "Naziler'e karşı savaşırken iyimserdim, bir şeyleri değiştirebileceğimi düşünüyordum. Gençlere de aynısını öğütlüyorum: 'Eğer yenilgiyi şimdiden kabullenirseniz, hiçbir şey gerçekleştiremezsiniz.'"
oh, the wind, the wind is blowing
through the graves the wind is blowing
freedom soon will come, 
then we'll come from the shadows

nijeryalı astronotu nasıl kurtarabilirsiniz?


Arada bir spam kutusuna gidip maillerimi kontrol ediyorum. Tonla ıvır zıvırın, ucube cinsel teklifin arasında beni bekliyorlar. Yıllardır bıkmadılar bu işten. Lakapları Yahoo Boys... Nijerya'nın online sahtekârları, banka hesabı karşılığı para önermeye devam ediyor. 

Nisan ayı GQ Türkiye'si için Yahoo Boys'un yeni tekniklerini araştırıp yazdım. Epey intim bilgiler de edindim; hiç fena değil. Serhat Gürpınar benim yazımdan da güzel resimledi sayfayı. Meraklısı için dergi piyasada, ama şu aşağıdaki maili, tadımlık paylaşmak istiyorum. Nijerya'dan gelen dolandırıcılık mektuplarının zirvesidir. İlhamsa ilham, sanatsa sanat, Nijeryalı astronotun hüzünlü öyküsüne buyurun. 

Ben Dr. Bakare Tunde. Nijeryalı astronot Binbaşı Abacha Tunde’nin kuzeniyim. Binbaşı, Salyut 6 Uzay İstasyonu’na 1979’da gizlice gönderilerek uzaydaki ilk Afrikalı astronot unvanını kazandı. Ardından 1989’da yine özel bir görevle Sovyetler’in gizli uzay üssü Soyuz T-16Z’ye geçti. Sovyetler Birliği 1990’da dağıldığından beri kendisi orada mahsur. Sovyet astronotlar geri dönebildi ama Binbaşı’nın yerine kargo konulduğu için, astronotumuz halen uzayda. Arada bir istasyona uğrayan Progrez ikmal uçuşları sayesinde hayatta kalıyor. Keyfinin yerinde olduğunu söylese de artık eve gelmek istiyor.

Binbaşı’nın uzayda mahsur kaldığı süre boyunca banka hesabında faiziyle beraber 15 milyon dolar birikti. Bu para Lagos’ta bir banka hesabında. Ruslar üç milyon ABD doları karşılığında Binbaşı’yı geri getirebileceklerini söylüyor. Biz burada bu paraya erişemiyoruz. Ama sizin banka hesabınıza transfer edersek tahsil edebiliriz. Bu hizmetinizin karşılığında, biriken paranın yüzde 20’sini de size vereceğiz. İlgileniyorsanız beni lütfen şu numaradan arayın.

Dr. Bakare Tunde
Astronotik Proje Yöneticisi

kahve parası

Schiphol Havaalanı... İstanbul'dan dört beş saat öncesi, döner kapının önünde durmuş sigara içiyorum.

Dalgın dalgın geleni geçeni seyrederken, neşeli bir delikanlı yanaşıyor. Arnavut olduğunu söylüyor -niyeyse-, birazdan uçağına binip gidecekmiş. Bozuk param varsa rica ediyor. Kahve içecek.

İçsin tabii. Ceplerimi karıştırıyorum. İki euro çıkıyor. Uzatıyorum.

Alıyor ama beğenmiyor parayı. Bildiğin dudak büküyor.

"Kahve 2.2 euro, dostum."

"Peki," diyorum. "20 centim yok." Aramızda, çok ayıp etmişim, hukukumuzu bozmuşum gibi bir hava... 

Omuz silkip gidiyor.

nereye gitti bu gazeteciler?

Grafikte gördüğünüz, ABD'deki gazetecilerin halidir. 2008 krizi itibariyle ofisler hızla boşalmış. Çalışan gazeteci sayısı 1970'ler seviyesine inmiş.

İnternet sayfalarında gezinirken pek fark edilmiyor da New York Times, Washington Post gibi büyüklerin matbu versiyonlarını okuduğunuzda, düşüşü hissediyorsunuz. Kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar ama sayfalar başka bir şey söylüyor. Dış bürolardan gelen haberlerin sayısı çok az.

Türkiye'deki grafiğin de buna benzer olduğunu tahmin ediyorum. En azından 2008 sonrasındaki düşüş kısmı... Bizde sendikalar, birlikler vs. istatistik tutmayı işleri arasında görmediklerinden, elimizde rakam yok maalesef. Ama fazlasıyla tecrübe var. 2008 ve sonrasında sayısız dergi, gazete kapandı; yüzlerce (belki binlerce) gazeteci işsiz kaldı. 

Çoğu geri dönemedi.

Nereye gitti peki bu gazeteciler?

İki cevap var. Bazıları sektörün dışında; bazıları da freelancer olarak çalışıyor. Ofislerdeki sayıysa kesin olarak azaldı.

Yalnız azalan bir şey daha var... Ajans harici haber sayısı. Artık hangi gazeteyi alırsanız alın aynı haberi okuyorsunuz. Gazeteye göre değişen tek şey köşe yazarı. Onların içinde de bir pırıltı gösteren kaç kişi var ki?

Yukarıdaki grafik değişmezse, gazeteler matbaa ölmeden önce ölür.

eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...