Denk geldiğim en enteresan adamlardan birini, "How to Sharpen Pencils - Kalemleri Nasıl Sivriltmeli" kitabının yazarı David Rees'i GQ Türkiye'nin Haziran sayısı için yazmıştım. Derginin yeni sayısı yeni hikâyelerle bayide; kalem sivriltme ustası Rees'in hikâyesi aşağıda:
SON KALEM USTASI
Gözlükler tamam, karbeyaz önlük tamam, kurşunkalemler ve
çakı tamam… David Rees masasının başında. Saatlerce uğraşıp, kalemleri
yontacak; uçlarını sivriltecek. Haybeci, dandik kalemtıraşlarımızla, bizim asla
ulaşamadığımız bir zarafete ve keskinliğe ulaşacak. Sonra da bu kalemleri
satacak. Hayrına çalışmıyor elbette. Rees, geçimini kalem yontarak (veya
açarak) kazanıyor ve ben şaka yapmıyorum.
Karşımızdaki adamın tuhaflığını anlamak için bileşenlerine
ayıralım:
-
Fazla okumuş her insanın içindeki kırtasiye (bu
örnekte kalem, kalemtıraş) aşkı onda marazi boyutlarda.
-
Kalem sivriltmenin hem bir zanaat hem de felsefi
bir duruş olduğuna inanıyor.
-
Bunun saçmalığın farkında olduğundan kendisiyle
de dalga geçiyor.
-
Felsefe ve dalga geçmeyi doğru oranlarda
karıştıran herkesin yapabileceği şeyi yapıyor, boşluğu görüyor ve o boşluk hakkında
kitap yazıyor: How to Sharpen Pencils (Kalemleri Nasıl Sivriltmeli.)
-
Bir yandan da kalem ucu sivrilterek para
kazanmaya devam ediyor.
Rees’in
CV’sindeki güncel madde, denilebilirse, kalemtıraşlık. 2001-2009 arasındaki
notlardaysa, kalemle başka bir tür ilişki kurduğu, karikatüristlik yaptığı
bilgisi var. Bush dönemine saran çizgi dizisi “Get Your War On” epey rağbet
görmüş. Ne var ki, Bush zihniyeti Obama’ya yenilince, Rees kendini de yenik
sayıp karikatüristlikten emekliye ayrılmış. Bir sonraki durağı, ABD Nüfus
İdaresi’nde geçici ve sıkıcı bir iş. Rees, görevi sırasında kendisine bir sürü
kalem ve kalemtıraş verildiğini anlatıyor. O da sıkıntıdan kendini yontma ve
sivriltme işine adıyor. Giderek de ustalaşıyor. Sonrasını tahmin edersiniz.
Kalemini mutlak karanlıkta sivrilt
Ama ben yine de anlatayım çünkü çok kısa bir hikâye: Rees,
evinde bir kurşunkalem sivriltme atölyesi kurar ve olaylar gelişir. Bugün
itibariyle siz ona kaleminizi gönderiyorsunuz, o da sivriltip, özel bir tüp içinde
ve bir sertifika eşliğinde (ve 15 dolarlık bir faturayla) size geri yolluyor.
Ya da önceden yonttuğu kalemleri gönderiyor. “Müşterilerimin kalemleri
kullanmasını isterim. Kullansınlar ki geri göndersinler; ben de yeniden para
kazanayım. Ne yazık ki saklamayı tercih ediyorlar. Kalemlerimi bir sanat eseri
olarak görmeleri beni onore ediyor ama bu yüzden gelirim azalıyor.”
Herkesin kafası farklı çalışıyor. Rees hiç yoktan bir iş
kolu tanımlayıp, onu ilkin zanaata sonra da ticarete döktü. Kazancının fena olmadığını
söylüyor. Neil Gaiman ve Spike Jonze gibi (eksantrik her işe bulaşmayı görev
bilen) hatırlı müşterileri var. Çocuğuna uğur kalemi arayan ebeveynler (evet,
böyle de bir pazar mevcut) ona geliyor. ABD’yi baştan başa dolaşıp kalem
sivriltme gösterileri yapıyor. İşini icra etmesi için onun şerefine özel
partiler düzenleniyor. “Kim seyreder böyle bir şeyi” diye sorma hakkınız tabii
ki saklı ama bunu bana değil Karayipler’de her limanda ayrı parti yapan bir
yatın ehlikeyif müşterilerine sorsanız, daha iyi. Çünkü yanlarına Rees’i de
katıp kalem sivriltmenin inceliklerini öğrenenler onlar.
Piyasaya henüz çıkan kitabını okursanız, siz de
öğrenebilirsiniz. Ama öncelikle şu karşılaştırmayla başlayın: “2B kalem
kullananlarla otomatik kalem tercih edenler arasında tek bir fark var.
Otomatikçiler hasta ruhlardır.” Şimdi diğer yararlı bilgiler:
-Tek bıçaklı kalemtıraş aleminin kralı Alvin Brass Bullet;
en zarif markaysa Almanya’dan çıkma Bethge.
- En iyi kurşunkalemler ABD ve Japonya’da üretiliyor.
-ABD ile Avrupa’nın arasındaki kültür farkı çocukluktan
başlıyor. Amerikan çocukları sınıflarda duvara monte edilmiş çevirmeli
modelleri kullanırken, Avrupalı her çocuğun cebinde kendi kalemtıraşı var.
- Şarapta kurşunkalem tadı arayacak kadar kırtasiye
manyağıysanız gönül rahatlığıyla Château Saint Julian 2006 Bordeaux Superior’u
deneyebilirsiniz.
-Her kurşunkalem üstadının bildiği sır: Kalemi en güzel çakı
sivriltir.
Sözü geçen kitap, kitabevinde hangi rafa konacağı bir türlü
kestirilemeyenlerden. Sanat mı, mizah mı, sosyoloji mi, hobi mi, self help mi?
Cevap ‘hepbiri’ ama ben onu yine de mizah bölümünde buldum. Yanlış bir tercih
sayılmaz; Rees işini kendisi ve sanatıyla dalga geçerek icra ediyor ama siz bir
de şu yakarışına kulak verin: “Kalem sivriltmeyi seviyorum; beni
bilgisayarın/internetin başından çekip alıyor. Son on yılım böyle geçmişti.
Şimdi bu işi yapmak güzel çünkü kalem dediğin şey internetin tam da zıddı.”
Bunlar bir sonraki hedefi “mutlak karanlıkta çalışmak” olan
bir adamın sözleri.
Hangi kalem
sivriltilmeye değer?
David Rees anlatıyor:
İyi kalem iyi ağaçtan yapılır (kırmızı ardıç benim favorim.)
Gövde düz durur, eğilmez. Grafit gövdenin tam ortasına yerleştirilmiştir.
Kalemin tıraşlanmamış ucu boyasız ve lekesizdir. Her kalem sivriltilmeye
değmez. Zira bir yıldızlı restorandan dört yıldızlı yemek beklenemez. Ben ne
kadar güzel sivriltirsem sivrilteyim, vasat bir kalemden zevk alamazsınız. Altın
kuralım da şudur: Elini sabit, bıçağını temiz, zihnini hazır tut.
GQ Türkiye - Haziran
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?