İnsan her zaman yanlış bir burç altında doğar; dünyada onurlu bir biçimde kalmaksa, kendi yıldız falını gün gün düzeltmek anlamına gelir.
Babalarımızın bizi eğitme kaygısı duymadıkları boş zamanlarında bize öğrettikleri neyse, o olduğumuza inanıyorum. Bilgi kırıntılarıyla oluşur insan. On yaşındaydım; annemle babamın beni yazın başyapıtlarını fotoroman biçiminde yayımlayan bir haftalık dergiye abone etmelerini istiyordum. Cimrilikten değil, belki de çizgi romanlardan kuşku duyduğundan, babam yan çizme eğilimindeydi. “Bu derginin amacı,” diye karşı çıkmıştım, dizininin simgesini alıntılayarak, -kurnaz, kandırmasını bilen bir çocuktum çünkü- “eğlendirerek eğitmektir.” Babam, gözlerini gazetesinden kaldırmaksızın, şöyle demişti: “Senin derginin amacı, bütün dergilerin amacıdır, yani olabildiğince çok satmak.”
Kuşkucu olmaya o gün başladım. Kolay inanır olduğum, kendimi zihinsel bir tutkuya kaptırdığım için pişmanlık duydum. Kolay inanırlık böyledir.
Umberto Eco, Foucault Sarkacı (Çev. Şadan Karadeniz)
Resim 'kuşkusuz' Caravaggio'nun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?