meydanda iki adam


1. 
Wes Anderson filmlerini hoş ama boş bulurum (‘Fantastic Mr. Fox’ hariç tabii). Baktım, pek de benimsemediğim bir yönetmen olmasına rağmen neredeyse tüm filmlerini izlemişim. Denk geliyor demek ki. ‘Isle of Dogs’ da denk geldi. Beklentisiz bir şekilde gittim sinemaya. Çok iyi film çıktı. Mr. Fox’u da aşmış. Adam belki de sadece animasyonda iyi. 

2. 
Spui Meydanı’nı güneş teslim almış. Turistler banklarda pinekliyor. Bir sonraki duraklarından önce soluklanıyorlar. Normal bir günde gelip geçene bakıyor olurlardı. Şimdi tam önlerinde duran başı şapkalı, beli free-bag’li orta yaşlı adamın hareketlerini izliyorlar. Sırtında İsrail bayrağı var adamın. Elinde de çift yönlü bir pankart. Önünde Hollandaca, arkasında İngilizce “Filistin masallarına inanmayın, ‘Özgür Filistinciler’ Yahudilerin sonunu getirmek istiyor” gibilerinden bir şey yazıyor. Arada bir de yolun karşısına doğru Hollandaca bağırıyor (Ne dediğini anlamıyorum). Dümdüz deli. Ben de bir banka ilişiyorum. Bağırdığı yöne bakıyorum. Yolun karşısındaki muhatabı Filistin bayrağı açmış bir başka Hollandalı. Daha yaşlı. Eski usul hippie’lere benziyor. Belki zaten onlardan. Bayrakla birlikte bisikletine tutturduğu pankartında “İsrail’in apartheid’ine son” mealinde bir yazı. İsrail bayraklı adamı umursamıyor. Konuşmuyor hiç. Kararlı, gururlu, epey fiyakalı bir adam. Eh fiyakalı olmasaydı da mazlumun yanında duran vicdanı onu fiyakalı gösterirdi. Birden bir yerlerden bisikletli bir genç adam çıkageliyor. İspanyolca kalaylıyor İsrail bayraklıyı. Biraz da sarhoş sanırım. Olan biteni yanımda gülerek izleyen yaşlı adam bana dönüyor; “Yalnız iki dakikada ne kadar kozmopolit bir olay yaşadık” diyor. Bunu anlıyorum. Ya da Felemenkçemin ilerlediğini düşünmek için anlamış olmak istiyorum. “Şu adamın fotoğrafını çeksem mi” diye içimden geçiriyorum. Değmeyeceğine karar verip kalkıyorum banktan. Turistler de sırtı bayraklı adamdan sıkılmış, kendilerine başka meşgale arıyorlar. Keşke o da arasa.

3.
Dün iktidar kampından bir gazeteci (ya da kendini gazeteci olarak tanımlayan bir kişi, yine isim cisim anmaya değmez) 18 yıl önce kendi yazdığı bir kitabı yalanladı. “Bilgiye, belgeye dayanmadan, dedikoduları yazmıştım” dedi. Kendi yazdığı kitabı yalanlayanı ilk defa gördüm. Herhalde bir daha da görülmeyecek. Bizim meslek adına bence artık dibe ulaştık. Çıtayı daha aşağıya koymanın imkânı kalmadı. Hayal gücümü zorluyorum, bunu geçecek bir şey bulamıyorum.  

4.
Şurada birkaç yaratıcı çözüm var. İçiniz açılır. En güzeli Christmas Island’daki ‘yengeç geçidi’. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...