uzakta otomobiller


 “Cuppp”... Kitabımı almak için arkama dönmüştüm ki suya atlamış. Bir dakika bile değil, belki sadece on saniye birkaç kulaç atıp yeniden iskeleye çıktı. Su soğuk. “Su çok güzel gelsene” diyemeyecek kadar soğuk. Şimdi yan yana oturduğumuz iskeleyse güneş içinde. Ses çıkarmadan suda süzülen otları seyrediyoruz. Uzaktan arabalar geçiyor. Nedense hep eski arabalar… Otomobil sözcüğünün yakıştığı eski arabalar. 

Suyu değil sadece sırtımızı ısıtan güneş iki üç saat sonra çekilecek. Mayıs yaklaşıyor. 

“Cuppp..”


görülmeye değen her yer

Yola çıktığımda hatırlamak için: 

 “Tüm yerler — nerede olursa olsun, ne olursa olsun — görülmeye değerdir. Ama bana en anlamlı gelenler, insanların hâlâ yerleşik ve geleneksel hayatlarını sürdürdüğü, nadiren ziyaret edilen yerlerdi; çünkü bu yerler en tutarlı, en bütünlüklü olanlardı. Anlaşılabilir yerlerdi; çoğu zaman içimde bir ferahlık, bir ilham duygusu uyandırırlardı.”


Paul Theroux - Pillars of Hercules


çocukluk, kapılar ve yağlıboya


 

1.

“Hiçbir şey çocuğun hayal dünyasına benzemez. Hep çocuk kalmak istedim... Kaldım da…” Ömer Lütfi Akad / Işıkla Karanlık Arasında


2.

Yarı açık bir kapıya baktığında, o kapı sonsuza kadar açılır ya da kapanır. 


3.

Tolstoy, “havada toz ve yağlıboya kokusu vardı” diyor… Havanın ne koktuğunu bir romanda her zaman söylemeli.


siliniyoruz

Dünya ne büyük, biz nasıl sıkıştık küçücük hayatlara. 

Her şeyin genişlediğini sanarken... 

Şu fotoğrafın yaşandığı hayatlar da var, dünya büyük. Baktıkça hayret ediyorum, iki senedir.

Biz küçülmüyoruz, siliniyoruz. 


Fotoğraf: Pakistan, Hunza Vadisi... Bir buzul düğünü sırasında. (Fotoğrafçı: Matthieu Paley)


bir borges evreninde

Bir öyküyü her gün anlattığında, yüzüncü anlatışında, ilkine göre ne kadar değişmiş olur? Ne kadar değiştirirsin onu? Aslı ne kadar kalır? Geriye ne kalır? Geleceğe ne kalır? Bir Borges evreninde, bir hikâyeyi sonsuza kadar değiştirerek nasıl anlatabilirdik?

Her hikâye böyle değil midir zaten?


hayatın mavişliği



bu aşk senden önce hürriyete yöneldi 
gecenin ortasında sen sımsıcak bir kadın 
içinde sen varken geceler dile geldi
barışa yöneldi umudu darmadağın 
onları özlemek belki senden güzeldi
çünkü sen ancak onlarla vardın 
hayatın mavişliği onlarla vardı

Metin Eloğlu

havaalanında

Burası evim de olabilir ama değil. Karşımda oturanlar arkadaşım olabilirdi, değil. Yorgunlar, tazelenmişler, usanmışlar, hevesliler… Oturmuş, düşünüyorlar. O düşünceler benim de olabilirdi ama değil. Nasıl bu kadar benziyorum onlara, neden bu kadar benziyorlar bana? Yıllar öncesinin bir otogar salonu aklımda. Çuvalların üzerinde uyuyan er, onun başını hafif hafif okşayan yaşlı kadın. Açık televizyondaki sessiz futbol maçına baktığımı sanarken, kafam habire önüme düşüyordu. Hâlâ oradaymışım gibi ama değil…


yeni usul

Podcast bir başka heyecanmış.  Yayıncılığın birçok alanında bulundum. Gazetede, dergide çalıştım. Kitap yazdım. Yayınevinde çalıştım. Blogla...