o öğrencilerin halleri, çıplak Juliet ve şansı dönen balinalar



Günün bağlantıları:

* Günün en iyi haberi, kanımca gazetelerden değil, bir üniversite haber portalından geldi. Barış Uygur imzalı haber, Bilgi Üniversitesi'nin İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü öğrencilerinin hazırladığı HaberVesaire'de yer alıyordu. (Aslında Uygur'un, öğrenci mi yoksa Uykusuz'dan tanıdığımız mizah yazarı mı olduğundan emin değilim; gazetenin künyesine baktıysam da ismine rastlayamadım.)

Her neyse, Uygur, "O protestocu öğrencilerin halleri" başlıklı yazısında, 19 yıllık bir haberi takip edip, gündemi epey meşgul eden öğrenci meselesiyle ilgili sağlam bir sonuca ulaşmış. Haberin girişi aşağıda:

Sabah yazarı Emre Aköz, 16 Aralık tarihli (ODTÜ’lü sosyalistlere yakışan oyun: Uzuneşek) başlıklı yazısında “Yüzleri hiç kızarmadan parasız eğitim isteyen” öğrencilere bir de soru yöneltmişti:

“Bu protestocu öğrencilerin 10 yıl sonraki hallerini çok merak ediyorum. Sosyalistlik oynadıkları için, kapitalizmin göbeğinde sermayeye karşılar ya… Bakalım 10 yıl sonra nerelerde olacaklar?”

Parasız eğitim talebini bir yüz kızarma nedeni olarak gören Sabah yazarının “günün şartları” nedeniyle yaşadığı fikri değişimini, kendi eğitim ve öğrenimi nedeniyle devlete ne kadar borcu olduğunu hesaplayarak göstermeye çalışmıştım (Emre Aköz’ün borcu: 265 bin TL). Günümüzün protestocu, politize öğrencilerinin on yıl sonra ne olacağını bilemem elbette.

Ama bir zamanların aktif politik üniversite öğrencilerinin akıbetiyle ilgili bir örnek verebilirim...
İlgili sayfada devamını da okumanızı tavsiye ederim.

* Yazar Yekta Kopan'ın Fil Uçuşu isimli blogundan bir Nick Hornby incelemesi. Yazarın son romanı Juliet, Naked'ın şerefine.

* Greenpeace Japon balina avcılarına karşı sonuç alıyor.

Geç oldu ama oldu. Bu post'un girişindeki fotoğrafta Arjantin'in 1970'lerine damga vuran cuntanın ve cinayetlerin baş sorumlusu General Jorge Rafael Videla'yı müstakbel kıyafetleri içinde görüyoruz. 30 bin insanın ölmesinden ve kaybolmasından o sorumluydu; aklanmak için on yıllardır mücadele ediyordu, olmadı. Gücü artık yetmiyor. Darısı diğer eski cuntacıların başına. Geç olsun ama olsun.

yalnız obama'ya ne yazmıştır arkadaş!


Geçen günkü "Obama Erdoğan'ı neden telefonla aradı" entry'sine görsel ararken bir dolu fotoğrafla karşılaştım. Adam konuşmuş, mesaj atmış, konuşmuş, hiç durmamış. İsteyen bir de Başbakan Erdoğan için arar. Üşenenler için söyleyeyim, bir iki kareden fazlasını bulamazlar. Şimdi işin Ali Saydam usulü özeti: Daha sıcak bir imaj çizmek istiyorsan, iletişimini kendin kuracaksın. Konuşacaksın, yazacaksın; telefonun danışmanlarında durmayacak. Ha, Erdoğan başarısız mı? Seçim sonuçları aksini gösteriyor ama "halkın içinden geldim" mesajına rağmen bir türlü ulaşılabilir bir lider olamamıştır kanımca.

Beyaz Saray'da başkan portrelerinin bulunduğu bir salon varsa, gelecekte Barack Obama'yı elinde telefonla resmetsinler derim.






















sinirli güzel insanlar, tatlı budala ve didaktik bir okur


Günün bağlantıları:

İyi fikir, akıllı uygulama. Sonuçta ortaya çıkan çok sevimli bir blog. Yerel Gazetelerdeki Sinirli İnsanlar - Angry People In Local Newspapers, İngiltere'den geliyor. Düşünenlerin aklına sağlık. Bir göz atın, seveceksiniz.

Mehmet Açar, Habertürk'de "Seyretmekten Bıkmayacağımız Filmlerin Yönetmeni" başlığıyla müteveffa Blake Edwards'ı yazıyor. Yazarken de yönetmenin Tatlı Budala filminden hareket ediyor. "Yıllar önce Sinema Dergisi’nin yayın yönetmenliğini yaparken hazırladığımız 'Seyretmekten bıkmayacağımız filmler' başlıklı dosya konusuna ilham veren film de “Tatlı Budala”ydı. Sonra bu listeye Edwards’ın en az bir iki filminin daha girmesi gerektiği ortaya çıktı."

Sinema'daki o listeyi hatırlıyorum. Açar, keşke güncelleyip yeniden yayımlasa.


Murat Yetkin'in bugünkü yazısında (Kemal Kılıçdaroğlu'na nasıl oy verelim?) çok enteresan bir okuyucu mektubu var. Mektubun sahibi, merkeze oturmaya çalışan çalışan Kılıçdaroğlu ve CHP'ye merkez sağdan neden oy çıkmayacağını anlatırken, altmış yıllık Türkiye politikasının özetini yapmış. Hem etkileyici hem öğretici... Unutmadan not edelim, Yetkin'in ismini vermediği okur (ki bu kısım açıkçası suyu bulandırıyor) ailesinin oy verdiği her partinin illa ki iktidar olduğunu söylüyor. Bugün için, tahmin edersiniz, AKP'lilermiş. Aşağıda önemli bulduğum birtakım bölümler var. Okur, merkez sağının Kılıçdaroğlu'na oy vermeme gerekçelerini üç maddede sıralıyor:

- Muhafazakâr Sünni ittifakın hassasiyetleri… Alevilerin devlet kadrolarında etkinliği, özellikle yargı içerisindeki varlığı MSİ (Okurumuz Muhafazakâr Sünni İttifak kısaltması olarak kullanıyor-MY) seçmenini rahatsız eder.

- Ergenekon ve Balyoz davaları… Bunlar o kadar önemli ki sağ seçmen için, inanamazsınız. Bizim için bu davalar 27 Mayıs’ın intikamı. Menderes’in asılmasından 50 yıl geçmiş, annem hâlâ idamların yıl dönümlerinde helva yapıp dağıtır ve tüm komşular toplanır, merhum Menderes için Yasinler okunur.

-Bizler merkez sağ seçmeni olarak Atatürk’ümüzü çok severiz, fakat Kemalist değiliz. Kemalizm’e sahip çıkmak, bizler için sineğin vızıldaması gibidir. Hatta Kemalizm bize İnönü’yü hatırlatır. O sebeple de pek iyi gözle bakmayız.

Medyaya savaş açan her hükümet kazanamıyor. İngiltere'de İş Dünyasından Sorumlu Bakan Vince Cable, medya imparatoru Rupert Murdoch'u dize getireceğinden dem vururken, konuşması gizlice kaydedildi. Akşamında, medyayla ilgili bütün sorumlulukları elinden alındı. Blogdaki görsel bugünkü Independent'ın 'Cablegate' manşet haberi. Düşündüm de soyadın Cable ise bugünlerde çok göz önünde olmayacaksın.

sana son bir şans chomsky efendi!



Kimse kendinden başkasını beğenmiyor. Eh, bunu bazı insanlardan zaten bekliyorsunuz. Mesela, eski futbolcu Sergen Yalçın, Habertürk’ten Elif Key’e bu hafta sonu verdiği röportajda, kendisinden sonra -hele de Beşiktaş’a- gelenleri asla beğenmediğini, bir daha, yetmedi bir daha söylüyordu: “Guti’yi yıldız oyuncu diye getirdiler. Hiç beğenmiyorum. 35 yaşındaki adamı yıldız oyuncu diye lanse edersen, işler yürümez. Hiçbir zaman Kenan İmirzalıoğlu, Erkan Petekkaya olmadı, hep yan roldeydi. Real Madrid’de de, Zidane’ın, Ronaldo’nun yanında sırıtmadı. Guti’ye tek başına sorumluluk ver, kesin mantarlar! Onun verdiği pasları gözlerimi bağlasan atarım.”

Ama aynı tavrı bazı başka insanlardan da beklemiyorsunuz. Hemen Newsweek Türkiye’nin bir önceki sayısındaki, Noam Chomsky röportajına bağlanıyoruz. Röportajı yapan Nevra Yaraç soruyor: “1971’de Amerikalı muhalif tarihçi Howard Zinn ile birlikte Ellsberg ve Russo’nun Pentagon belgelerini sızdırmasına yardımcı oldunuz. Hedef ve sonuçlar açısından bakınca kendinizle Julian Assange arasında paralellikler görüyor musunuz? Chomsky de cevaplıyor: “Çok fazla değil. Pentagon Belgeleri, devlet politikasının nasıl oluşturulduğunu ve uygulandığını anlamaya dair paha biçilemez bir katkı da sunan, 25 yıllık üst düzey planlamayı içeren, detaylı ve yoğun hükümet içi belgelerdi. Wikileaks ise, ilginç olmakla beraber genellikle güvenilirliği sınırlı olan yüzeysel raporlardan oluşan diplomatik yazışmaları içeriyor.

Bir başka soruya cevaben şunu da iddia ediyor Chomsky: “Wikileaks’in çok fazla etkisi olacağından o kadar emin değilim. Bundan önce de ülkelerin dış politikalarını etkilemesi gereken daha çarpıcı ifşaatlar olmuştu ama sonuçta çok büyük bir etki yarattıkları söylenemez.”

Yani nedir? En büyük etkiyi Chomsky'nin kendisinin de katkı verdiği Pentagon Papers yarattı. Julian Assange’in yaptığını çoluk çocuk da yapar. Zaten Chomsky’nin gözlerini bağlasan daha güzel belgeler yayımlar.

Manufacturing Consent isimli belgeselini henüz edindim. Sana son bir şans veriyorum Chomsky efendi. O belgesel iyi çıktı mı tamam, yoksa yollarımız burada ayrılıyor. Wikileaks yüzünden değil, bu burnu büyük tavrın yüzünden!

isviçre'nin sevimsiz yasası, en kötü listeler, almeida'nın pantalonu





Günün bağlantıları:

Türkiye medyası İsviçre'deki "ensest yasasına" kızmasın. Bizdekine bir baksın.

Liste zamanı, üstelik en kötülerinin de. Hamileliği duyurmak için en iyi 10 yol. Halloween için en iyi 10 seks pozisyonu. En iyi 10 Pacman'e saygı videosu. 2010'un en berbat 10 'en iyi 10'u. (paganstory'den arak)

Bu kadar yanlış koşan başka bir atlet görülmüş müdür?

Filistin'in profili Avrupa'da yükseliyor. Temsilciliklerini büyütecek Avrupa başkentleri.

Youtube, Twitter’dan kopya çekiyor. Trending videos hizmette.

Greenpeace hem eğleniyor hem öğretiyor.

Kaç milletvekili ekolojik pazara gitmiştir? Yeşil Gündem blogundan.

Hugo Almeida Beşiktaş'a bu pantalonla gelmesin.

Karakış devam ediyor. Fotoğraflar Almanya'dan. En alttakinde, bir işçi tuz tepelerini yavaştan eritiyor. Amsterdam Belediyesi stokların hızla tükendiğini söyledi. Fazla tuzu olan?

aman erdoğan kızmasın



Aşağıdaki yazı, Newsweek Türkiye'nin 20 Aralık 2010 tarihli sayısında yayımlandı.

Bu haberi hazırlarken şunu öğrendim: ABD'deki Türk uzmanlar, Türkiye hakkında konuşmaya eskisi kadar hevesli değil. Amerikan uzmanlar içinse dünya yıkılsa durum değişmez, aynı şevkle işlerine devam ederler. Buyurun habere:


Wikileaks ABD Dışişleri'nin yazışmalarını yayımlamaya, Amerikan diplomatları da bu yayın yüzünden bozulan ilişkileri tamir etmek için çabalamaya devam ediyor. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ilk günden beri bilfiil işin içinde; Türkiye'deki muadili Ahmet Davutoğlu dahil görüşebildiği herkesle görüştü. Ama Başkan Barack Obama, diplomatların çabalarına destek olmak için sadece bir defa devreye girdi ve geçen hafta, telefonuna davranıp iki ayrı ülkenin liderini, Meksika Başkanı Felipe Calderon'u ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı aradı.

Görüşmelerin akabinde, Beyaz Saray yetkilileri bunların özür telefonu olmadığını, tarafların konu hakkındaki hassasiyetlerini paylaştıklarını bildirdi. Peki Obama, neden Merkel, Sarkozy, Putin, Cameron veya Berlusconi gibi, Amerikalı diplomatların haklarında epey ağır notlar yazdıkları liderlerle değil de sadece bu iki isimle hassasiyetini paylaştı? Calderon için aslında basit bir açıklama var. Obama, onu, Meksika'nın Cancun şehrinde düzenlediği İklim Zirvesi'nde ortaya koyduğu başarılı organizasyon için aramıştı; sonra konu Wikileaks'e de geldi. Ama Erdoğan'ı aramak için böyle bir bahane görünmüyor.

Washington'daki düşünce kuruluşlarında çalışan Amerikan diplomasisi ve Türkiye uzmanlarına göre, ortada çok güçlü bir sebep var: Obama yönetimi hiçbir şekilde Türkiye'yi ve Erdoğan'ı kaybetmek istemiyor ve iki ülkenin ilişkisini zora sokması muhtemel bu durumu bu yüzden bizzat onarmak istiyor. Carnegie Endowment for International Peace'den Henri Barkey'e göre, Türkiye'ye önem veren Başkan ilk elden hasar kontrolü yaptı: "Obama beri yandan Erdoğan'ın söylemsel veya yasal yollara başvurarak işi uzatmasının ve zararın bu şekilde büyümesinin sembolik de olsa önünü almak istemiş olabilir."

Center for a New American Security'den Daniel Kliman da, yazışmaların, iki ülke ilişkileri açısından çok kırılgan bir zamanda, yani Mavi Marmara meselesi ve İran'a BM yaptırımına karşı Türkiye'nin ret oyu ABD'de hâlâ gündemdeyken yayımlanmasının Obama'yı harekete geçirdiğini düşünüyor: "Başkan, yeni bir karşılıklı suçlama serisi başlamasın ve ABD için hâlâ hayati önemdeki bu ilişkinin gördüğü hasar azalsın diye bizzat telefon etti."

Council on Foreign Relations'dan Steven A. Cook ise Obama'nın telefonunun arkasında Erdoğan'ın öfkesi olduğunu düşünüyor: "Aradı, çünkü Erdoğan çok sinirlenmişti. Diplomatlar onun hakkında ne düşünürse düşünsün, Obama yönetiminin Erdoğan'la çalışmaya halen ihtiyacı var."

bin yıllık soru, belçika notları, kapanan pencereler...



Günün bağlantıları:

Yeni sayı çıktı ama haberi olmayanların Newsweek Türkiye'nin geçen sayısındaki bu makaleyi okuması şart. Metin Under, ekonomist Timur Kuran'ın yeni eserinden hareketle "bin yılın sorusunu" yanıtlıyor. Batı ekonomik güce dönüşürken Ortadoğu neden geri kalmıştı?

Wikipedia'nın kurucusu Jimmy Wales, internet sitesinin onuncu yıl dönümünde Independent'ın sorularını yanıtlıyor: "Kaç sayfa olduğu mühim değil, mühim olan ne kadar kaliteli olduğu."

Günün iyi niyetli kahramanı.

İki pencere kapandı. Deneysel rock ve Euro öksüz kaldı.

Günlerin Köpüğü blogundan Belçika notları.

Seks hâlâ satıyor mu? Eskiden birazcık görünen göğüs ve kalçalar iş yapıyordu, şimdi Hollywood başka pazarlama metotları arıyor.

Yazar – şair Onur Caymaz’ın blogunda silah yasa tasarısı üzerine.

Bütün Avrupa kar altında. Fotoğraf Londra'dan. Daily Mail Churchill heykeli fotoğrafıyla bugün çok güzel bir ön sayfa hazırlamış.

eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...