dünyanın ucundaki ada







Evini barkını memleketini bırakıp, bahtını dünyanın öteki ucunda bir volkanik adada aramaktan daha kötü ne olabilir? Yüze yakın Iraklı ve İranlı, aralarındaki düşmanlıkları bile bir kenara bırakmış, derme çatma bir teknenin üzerinde, Avustralya’nın küçücük Christmas Adası’na ulaşmaya çalışıyordu. Yolculukları dün, teknelerinin o adanın kıyılarında parçalanmasıyla bitti. Ölü sayısının 50'yi aşması bekleniyor.

Christmas Adası dünyanın en yoğun kaçış rotasının üzerinde, Endonezya ile Avustralya arasında. Kendileri de fosfat çıkarıp işlemek için yıllar önce adaya göçmüş çoğunluğu Malezyalı ve Çinli 1200 kişilik nüfusu, bir kavşağı ve birkaç trafik lambası var. Bir gazetesi yok adanın; onun yerine halkı bilgilendirmek için üzerine notlar yazdıkları bir karatahta kullanıyorlar.

Ama bu nüfusa dahil olmayan binlerce kişi daha yaşıyor aynı adanın üzerinde. Avustralya hükümeti, bu gözlerden uzak yerde, binlerce sığınmacıyı yerleştirdikleri iki mülteci kampı kurdu. Herkesten, her şeyden, kendilerinden, ülkelerinden uzakta. Halının altında…

Avustralya gazeteleri ada halkının, Kasım-Mart arasındaki muson sezonunda çıldıran dalgalarda debelenen sığınmacıları kurtarmak için sabahın ilk saatlerinden itibaren çabalayıp durduğunu yazıyor. Ama ellerinden bir şey gelmemiş. Independent’a konuşan Asylum Seeker Resource Centre’dan Pamela Curr ise başka bir şey söylüyor. Ona göre Avustralyalı sınır devriyeleri bu teknenin nereye gittiğinin muhtemelen farkındaydı: “Böylesi zayıf bir teknenin üç beş metrelik dalgalarla boğuşamayacağını bildikleri halde, Christmas Adası’na yönelmesine izin verdiler.”

Dünyanın her tarafında durum böyle. Türkiye-Yunanistan sınırında da, Avustralya’da da, İtalya kıyılarında da… Yetkililer, sığınanları görmezden gelince, "bana gelmesin de nereye giderse gitsin" dedikçe, kendi dertlerinin biteceğini sanıyorlar. Mültecilerden tiksiniyorlar. İnsanı Irak’tan alıp, dünyanın öteki tarafındaki volkanik adada öldüren fırtına dinmeden o dert hiç biter mi?

2010’lu yıllarda mülteci meselesini daha çok konuşacağız. Vicdanınızı uyandırın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

oktay opaz

Ben Octavio Paz demiştim; yanlış anlaşılma işte, karşıdaki Oktay Opaz dediğimi sanmış. Öyle de yazmış.  Düzelttik sonra.  Ya Oktay Opaz? Sen...