ormandaki ihtiyar

Hiç sosyal medya hesabı kullanmayan, ancak kendi blogunda sessiz sedasız var olan biri, eninde sonunda, ormandaki uzak kulübede yaşayan münzevi ihtiyara dönüşmez mi? Seyrek, çok seyrek de olsa geleni gideni olur. Gelenler ona pek ilişmezler; belki kenara geçer oturur, biraz manzarayı seyreder, kuş cıvıltılarını, rüzgârı dinler, bir iki sohbet açmaya çalışır, sonra gürültüye geri dönerler. 

Matrix’teymişiz gibi. Klişenin dibini görelim, tanıma uyuyorsa mahzuru yok. Hepimiz sanal bir dünyadaymışız gibi. Hakikaten. İnzivaya çekilenlerimiz, kahinlerimiz, yalancılarımız, krallarımız, soytarılarımız, sürekli kendini göstermeye çalışanlarımız… 

Benim hep sevdiğim iki tür insan var. 

İşte, birileri ormana gider, birileri ormana gidenleri arar. Gerçek dünyada böyleydi. Sanalında da böyle. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

zamanım yok

O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...